Quantcast
Channel: Ofset – Matbaa Teknik
Viewing all 78 articles
Browse latest View live

MATBAA&TEKNİK Dergisi İçin Yıl 23 Sayı 225

$
0
0

22 yılı tamam ettik.

Bu dergi 23üncü yılın ilk sayısıdır.

Her zaman yenilik peşinde koştuk, bir şey hariç…

Ali Ahmet Gökçen (Allahü Teala Rahmeti ile Muamele Eylesin) abimizin izinden gitmek…

Yani ilk hedef bilgi vermek… Sonra da o bilgiyi verecek olan bu dergiyi çıkaracak sermayeyi edinmek…

İkinci hedef ise tedarikçi ile satın almacıyı aynı platformda buluşturmak…

İkincisi için geçen 22 yılda birçok farklı metotlar türedi. Hepsini işimizin yanına kattık.

Ancak ilk hedeften hiç sapmadık.

Bilgi topla, bilgi dağıt…

Hedeften sapanlara da hedefi sadece para kazanmak olanlara da isminin başına matbaa yazarak matbaa sektörüne ait olduklarını sananlara da Şeyhî’nin Harnâme’sini okumalarını tavsiye ediyoruz.

Şahış şirketi değiliz. Gurubumuzun işi bu. Dergi sayısı 27…

Medikalden, Yapıya, Tekstilden Gıdaya

Bu sayfayı yazan şirketin sahibi değil, çalışanı, 22 yıldır aralıksız…

Özetle İstanbul Magazin İSTMAG, farklı bir şirket.  Türkiye’nin de ilk ve halen tek sektörel dergi gurubu. İçimizden ya da başka yerlerden kopup giderek iki üç dergi sayısına ulaşanları saymıyorum bu durumda…

İlk günden bu yana sayısı artan destekçilerimiz var. Hepsine müteşekkiriz. Sağolun var olun. Para ile reklam verdiğiniz için değil. İlk hedefe ulaşmakta yolumuzu açtığımız için.

Bir de bilgi desteği verenlerimiz var. Üşenmeden yazan çizen bilgilerini paylaşan, makaleleri ile dergimizin sayfalarını aydınlatanlar. Size de müteşekkiriz…

2018 için şimdilik suskunuz. Zor bir dönemde olduğumuz biliyor ikrardan da kaçınıyoruz ama buradaki ikrar ümide dair bir şevk içermektedir. Her şeyin daha aydınlık, daha verimli geçeceği bir yeni yıl dileğiyle…

Saygılarımla

 

 

#MatbaaTeknik #BirMatbaaTeknikVar #Matbaa #Baski #Offset #Dergi #TeknikDergi #MeslekiYayin #istmag #IstanbulMagazin #Print #PrintAndPublishing #

The post MATBAA&TEKNİK Dergisi İçin Yıl 23 Sayı 225 appeared first on Matbaa Teknik.


Menfaatlerinizi Korurken

$
0
0

Menfaatlerinizi Korurken

Son yirmi yıldır sorunumuz bu…

Tedarikçinin de matbaacının da ortak sorunu…

Elbirliği, güç birliği, ortak çalışma hilafına adına ne derseniz deyin, sıfıra yakın alçak sürünme halinde bir endüstri…

Problemin adı: Fiyat kırma

En ucuza basma, en ucuza satma…

Elbette her şeyin olduğu gibi baskılı malzemenin de ucuzu ve pahalısı ve elbette sarf malzemenin de ucuzu ve pahalısı var…

Problem, bedelinin, ederinin altında satma…

Ya da satılan düşük bedelli ürünü yüksek bedelli ürün ile aynı evsafta sanma ve sandırma problemi…

Bu sefer kendi işimin üzerinden gideyim de kimse alınmasın;

Aylık yayın çıkartıyoruz. Bu yayının içeriğine özen gösteriyor, özel haber üretiyor, piyasayı daha yakından takip için seyahatler ve daha yüksek şarjlı mesailer yapıyoruz.

Yayınımızı piyasanın bilinen en iyi kâğıdına basıyoruz. Sayfaları dağılmasın diye iplik dikiş ile ciltliyor, baskı öncesinde renk ayırımı yapıyor ve dergi baskısı konusunda kalite çizgisi yüksek kalite yatırımlarını tamamlamış iyi bir matbaada ilaveten özel itina ile baskı yapıyoruz.

Haliyle siz okuyucularımıza hak ettiğiniz iyi bir yayın sunabilmek adına daha yüksek maliyetler getiren tüm bu çalışmaların karşısına;

Basın bültenleri ile donatılmış hatta çoğu zaman bizim yayınımızdan aparılmış, masa başında yazılmış, resimleri internetten indirilmiş çoğunlukla (MATBAA&TEKNİK’in çektiği resimler), tasarımı hakaret düzeyinde kötü, sayfaları dağılmaya meyilli, en ucuz kâğıda basılmış, gerçek bir yayının amaç/amaçları hilafına şişirilmiş, çok resim az metin ile tam deyimiyle boşlukları doldurulmak üzere üretilmiş haber sayfaları ile dolu tirajı düşük, dağıtımı elden bir/birkaç dergi ile de rekabet ortamı oluşturulmaya çalışılıyor. Bir de bu dergilerin isimlerinin başına matbaa kelimesini getirerek hem matbaa sektörüne hem de MATBAA&TEKNİK’e hakaret ediliyor. Bunun adı da biz de varız, biz de ekmeğimiz için çalışıyoruz oluyor.

Tamam, sorun yok. Başta da söylediğim gibi ucuzu da var pahalısı da. Ama elde ipek iplik ile ilmik ilmik dokunmuş kilim ile makinede polyester ipliklerle dokunmuş kilimin mukayesesini yaptırmaya gayret etmek de nedir?

Toptan mı yapıyorsunuz, ucuz malzeme ile mi üretiyorsunuz, yeni yatırımlar yapmadan insan gücü ile eski teknoloji ile mi üretiyorsunuz? Her ne sebepten dolayı ucuz üretiyorsanız üretin ürününüzü bunun muadili pazarda mukayese ettiriniz. En yüksek mürekkep haslığına sahip mürekkep; en iyi hammadde ile üretilerek en ileri teknoloji ile kuşelenmiş kâğıt kullanarak tam otomasyonlu dataları CIP’lenmiş, otomatik renk ölçümü olan makinelerde FOGRA ya da benzeri sertifikanın şartları ile basılmış baskıların pazarında değil.

Hele hele baskı satın almacıları, sizler lütfen masanızda bir kâğıt gramaj ölçüm terazi bulundurmayı ihmal etmeyiniz. Bakalım işiniz 110 gram kâğıda mı basılmış yoksa daha düşük gramajda üretilmiş, batan gemiden ya da yangından çıkarılmış bir stok kâğıda mı?

Uzar da gider… Saç traşı mahalle berberinde 25 TL’dir, AVM kuaföründe 80 TL. İstediğinizi tercih edersiniz. Keyfinize kederdir. Ama içinde yatırım, emek, teknoloji barındıran ürün ya da ürünleri kafanıza göre satamazsınız.

En iyisi ister tedarikçi ister matbaa, 2018’de ilk işiniz bir ERP ve MIS yatırımı yapmak olsun ki bakalım bu satış fiyatları sizi batmaya mı götürüyor, kazandırmaya mı?

Bütün basım endüstrisinin bahanelerden uzak, adil şartların hâkim olduğu, rekabetin müşterinin para odaklı hassas beyin noktası üzerinden değil teknoloji ve kalite üzerinden yapıldığı bir 2018 geçirmesi dileği ve saygılarımla…

 

 

#MatbaaTeknik #BirMatbaaTeknikVar #Matbaa #Baski #Offset #Dergi #TeknikDergi #MeslekiYayin #istmag #IstanbulMagazin

The post Menfaatlerinizi Korurken appeared first on Matbaa Teknik.

Ankara’da İlk Çift Kurutmalı 32 Sayfa Goss Universal Web

$
0
0

Ankara Başkent Organize’de bulunan Yorum Matbaacılık, İngiltere’den Haziran 2017’de ithal ettiği Goss Universal WEB baskı makinasını faaliyete geçirdi.

Basım sektöründeki gelişmelere, ilerleyen teknolojiye ve müşterilerinin ihtiyaçlarına göre kendisini sürekli yenileyen YorumMatbaacılık, web baskı makinası arayışını İngiltere’de bulunan Goss Universal WEB baskı makinasıyla sonlandırdı. 2017 yılının Temmuz ayında imzaladığı anlaşma ile makinayı ithal eden Yorum Matbaacılık, 32 Sayfa Çift Kurutmalı web baskı makinesiyle Ankara basım sektöründe bir ilke imza attı. Matbaadan yapılan basın açıklamasında “Saatte 45 bin baskı hızına sahip, 58 cm kesim Goss Universal web yatırımımız, kültür ve eğitim sektöründe faaliyet gösteren kamu ve özel kurumlarımıza hizmette kaliteyi çok daha üst seviyelere çıkaracak” deniliyor.

Yeni yatırımlarını değerlendiren Yorum Matbaacılık Genel Koordinatörü Barış Ateş, “Geçtiğimiz aylarda kurulumu tamamlanan Goss Universal WEB baskı makinamız, test baskılarını da başarıyla tamamlayarak Ocak ayı itibariyle Başkent Organize Sanayi Bölgesi’ndeki entegre tesisimizde faaliyete geçti. Yorum Matbaacılık, yeni yatırımına ek bir yatırım daha yaparak, Müller Martini markalı 34 istasyonlu, saatte 12 bin hızında kapak takma makinasını da üretim hattına ekledi” dedi.

#Goss #YorumMatbaa #KurutmalıWeb #WebOfset #BarisAtes #BaskentOrganize

The post Ankara’da İlk Çift Kurutmalı 32 Sayfa Goss Universal Web appeared first on Matbaa Teknik.

Fabrika Basım’dan Heidelberg ’in En Son Teknolojisi’ne Yatırım

$
0
0

İstanbul, Mahmutbey’de faaliyet gösteren Fabrika Basım, Heidelberg’in Axis Control, Push-to-Stop ve Intellistart gibi en son teknolojilerine sahip olan Speedmaster CX 102-5+L ofset baskı makinesi yatırımı gerçekleştirdi.

Bünyesindeki makinelerin tamamına yakını Heidelberg markasından oluşan Fabrika Basım, bünyesine kattığı son yatırımı ile birlikte teknolojisini gelecek odaklı hale getirmektedir.

Push-to-Stop kavramı, makineyi durdurmaksızın sıradaki işleri koordine edip üretime almak felsefesi ile meydana gelmiştir. Prinect Press Center kumanda masası ile 30 adede kadar olan iş, tüm verileri ile birlikte sıraya alınabilmekte ve kalıp-mürekkep değişimleri ile kağıt yükleme süreçleri haricinde operatörden bağımsız olarak makine, sürücüsüz bir araba gibi kontrol edilebilmektedir. Bu otomasyon da Intellistart 2 patentli asistan yazılımı sayesinde gerçekleştirilmektedir.

Otomatik işlemler mümkün olduğunca eş zamanlı hale getirilir ve bağımsız bir şekilde mantıksal olarak tamamlanır. Intellistart 2, otomatik olarak en hızlı aracı hesaplar ve operatöre iş değişikliği boyunca yol gösterir. Manuel işlemler de görselleştirilir ve operatöre yeni Wallscreen XL’de ki Intelliguide alanında her zaman genel bir bakış sunulur.

Yüksek seviyede otomasyon ve standartlaştırılmış işlerle Push to Stop, Prinect iş akışına, Prinect Press Center XL 2’ye, Wallscreen XL’e, Intellistart 2’ye ve Prinect Inpress Control 2 dahili spektral ölçüm sistemine dayanan tamamen bağımsız baskıyı desteklemektedir.

Hedeflenen ve gerçekleşen mürekkep değerlerini karşılaştıran Quality Assist yazılımı, tanımlanan kalite parametrelerine ne zaman ulaşıldığını tanır ve insan müdahalesi olmadan otomatik olarak temiz tabakaların üretimine başlar.

Push to Stop’un arkasındaki felsefe, ofset baskının hangi yönde ilerlediğini – dijital süreçlere dayalı endüstriyel ve hatta otonom (insandan bağımsız) üretime gelindiğini gösterir.

Ustalarımız, yeni teknolojiden oldukça memnun

Fabrika Basım Genel Müdürü Cafer Aktaş, firma ve yani yatırımlar ile ilgili görüşlerini şu şekilde dile getiriyor; “2013 yılında taşındığımız tesisimizde Heidelberg Speedmaster CD 102-5+L ile yola başladık. Bu makine bizi bugünlere başarı ile taşıdı. Şimdi bayrağı yeni makinemize devretti. Mevcut makinemizi yenileme düşüncesindeyken Heidelberg Türkiye ve Satış Müdürleri Tolgahan Bey bizi drupa sonrası gelişen teknolojiler ve sağlayacağı kolaylık ile karlılık hakkında bilgilendirdi ve Speedmaster CX 102-5+L yatırımını gerçekleştirdik. Makinemiz Şubat ayı başında geldi ve hızlı bir şekilde kuruldu. Makinemizin kumanda masasına entegre şekilde bulunan Prinect Axis Control spektrofotometrik ölçüm sistemi sayesinde en yüksek hız olan 16,500 tabaka/saatte dahi işimizi başlatıp çok az fire ile istenilen baskıya ulaşabiliyoruz. Ve en önemlisi Prinect Press Center XL2 kumanda masasında bulunan Intellistart yazılımı ile birlikte günlük tüm işlerimizi sıralıyoruz, makinemiz tüm yıkama ve kalıp değişimlerini otomatik gerçekleştiriyor ve kesintisiz şekilde üretime devam ediyoruz. Bu da bir öncekine göre verimliliğimizi % 50’ye kadar artırıyor.”

Firma Ortağı olan Hüseyin Şakar ise yeni yatırımlarını değerlendirirken şu sözleri sarf ediyor; “Makinemiz kurulduğundan bu yana kısa bir süre geçmesine rağmen üretimdeki ustalarımız yeni teknolojiden oldukça memnun durumdalar. Yeni özellikleri kullandıkça iş konforları arttı ve bu da bize artı bir verimlilik olarak geri dönüyor. Üretime her indiğimde makineyi son süratte ve sorunsuz şekilde çalışır halde görmek memnuniyet verici. Tüm baskı işlemlerine ait ön ayarlarımız kumanda sisteminde hazır ve beklemeden işten işe geçiyoruz ve gelecek işin ne zaman başlayacağını her adımda büyük ekrandan takip edebiliyoruz. Bu işten şimdi daha fazla keyif almaya başladık.”

Dijital baskıda da Heidelberg

Fabrika Basım, dijital baskıda da çözüm ortağı olarak Heidelberg seçiyor. 2014 yılında aldıkları Linoprint serisi dijital baskı makinelerinden sonra ikinci makinelerinde de Heidelberg’in Versafire CP serisi yüksek performanslı modelini tercih ettiler. 400 gr malzemeye kadar ön/arka baskı gerçekleştirebilen model saatte 4,400 A3 maksimum baskı hızına sahip.

Maksimum Verimlilik için Maksimum Şeffaflık IntelliStart

#Heidelberg #Intellistart #PushToStop #FabrikaBasim #TolgahanToskaya #Versafire #HuseyinSakar #CaferAktas #SpeedmasterCX

The post Fabrika Basım’dan Heidelberg ’in En Son Teknolojisi’ne Yatırım appeared first on Matbaa Teknik.

Bir Yeni Birleşme Haberi Daha: Goss ve manroland Web Systems

$
0
0

Goss ve manroland web ofset işlerini birleştirme kararı aldıklarını bildirdi.

Gazeteler, ticari ürünler ve ambalaj için iki önemli web baskı üreticisi ve servis şirketi olan Goss International şirketinin baskı makineleri bölümü (Goss) ve manroland web systems işlerini birleştirme kararı aldılar. Birleştirilmiş şirket, yeni bir sinerji oluşturmak, bölgesel alanları tamamlamak, uzun süreli bir finansal gücü garanti altına almak ve özellikle satış sonrası hizmetler için değer odaklı çözümler sunmayı hedefleyecek.

2018’in ortalarında tamamlanması hedeflenen bu birleşme çalışmasına Goss’un Contiweb işi dahil edilmeyecek. Goss’un şirket ortağı American Industrial Partners ve manroland web system ortağı Possehl Group birleştirilmiş şirketin ortakları olmayı sürdürecekler.

bununla birlikte contiweb de bir basın açıklaması yaparak işlerinin ayrılması ve bağımsız bir şirket olma planı yaptıklarını açıkladı. Goss ve manroland web systems şirketlerinin birleşmesinin tamamlanmasının ardından Contiweb, American Industrial Partner’in altında bağımsız bir şirket olarak hizmet vermeyi sürdürecek. Şirketin merkezi Hollanda’da bulunacak. Contiweb, webler için kurutma ve bobin yükleme sistemleri tedarik ediyor.

Bu konu ile ilgili tüm gelişmeleri ve tarafların açıklamaları MATBAA&TEKNİK Nisan sayısında okuyabilirsiniz.

#GOSS #manrolandWebSystems #Contiweb #Webofset #Baski #Matbaa #GazeteBaski

The post Bir Yeni Birleşme Haberi Daha: Goss ve manroland Web Systems appeared first on Matbaa Teknik.

Technotrans ile Baskıda Maksimum Kalite

$
0
0

Türkiye’deki konvansiyonel ofset üzerine ilk LED UV uygulamasını yapan, baskı dünyasının yenilikçi yüzü Hat Baskı, Mürekkep Pompalama Sistemine yatırımla ivmeyi yükseltiyor.

Hat Baskı, Mürekkep Pompalama Sistemi’ne yaptığı yaptırım ile konuşuluyor. Bu sistemi kurdurmanın kaliteli baskı ve mürekkep tasarrufu alanında sağlayacağı avantajların bilinciyle hareket eden matbaa, Technotrans kurulumu için Bakon ile anlaştı. Matbaayı Bakon Mühendislik Satış ve Pazarlama Müdürü Tamer Yenibeken ile birlikte ziyaret ettik. Rekabetin çok fazla olduğu bir dönemde yapılan bu yatırım ile rekabette bir adım öne geçmeyi hedeflediklerini ifade eden Hasan Cömert, 64 x 90 Ryobi yatırımı ile yüzde 25 oranında maliyeti düşürerek ciddi bir tasarruf sağladıklarını Technotrans ile de bu tasarrufu artırdıklarını anlatıyor:

MATBAA&TEKNİK: Hat baskı’nın üretim alanını bize anlatır mısınız ve matbaanızda kaç baskı ünitesi mevcut?

Hasan Cömert: 1986 yılından beri matbaa sektörüne çözüm sunuyoruz. Matbaacılar Sitesi’ne 1997 yılında geldik. Yenilikçi bir vizyon benimseyerek, işin mutfak tarafına devamlı yatırım gerçekleştiriyoruz. Bünyemizde İki tane dört ve beş renk olmak üzere ofset baskı makinemiz bulunuyor. Bir tanesine LED UV kürleme ünitesi kuruldu. Toplam ofset baskı ünite sayımız 14. Kapak takma, dikiş vb. baskı sonlandırma makinelerimiz de bulunuyor. Baskısını yaptığımız işlerin sonlandırmasını da kendimiz yapıyoruz. Minimum risk, maksimum fayda sağlayan bünyemizdeki dördüncü CtP makineyi, bir buçuk yıl önce fuarda satın almıştık. Broşür, katalog ve dergi vb ticari baskılar üretiyoruz. Ağırlıklı olarak kuşe basan bir matbaayız. Kendi işlerimizle birlikte, başka matbaalara ve ajanslara da fason üretim gerçekleştiriyoruz.

MATBAA&TEKNİK: Üretim kapasiteniz nedir?

Hasan Cömert: Adet bazında üretim yapılmadığı için kağıt tonajında sürekli değişiklik oluyor. Bu nedenle kalıp bazında hesaplama yapmak daha doğru. Aylık 8 bin kalıp tüketim gerçekleştiriyoruz. 30 bin tabaka kağıda 24 saat içerisinde ulaşabiliyoruz. Bu baskıda ciddi bir oran demektir. Aynı zamanda işleyişin çok fazla olduğu anlamına da gelir.

MATBAA&TEKNİK: İşlerin birbirine olan uyumu nasıldır?

Hasan Cömert: İşlerimiz ağırlıklı olarak 4 + 1 yani 4 + vernik veya 4 + lak şeklinde. Ekstra çok fazla işlere girmek vakit kaybı oluşturduğu için tercih etmiyoruz.

MATBAA&TEKNİK: Technotrans’a değinecek olursak, bünyesinde fazla ünite bulunan matbaalar için pompalama sistemi gereklilik oluşturabiliyor. Sadece 14 ünite için sizi böyle bir yatırım yapma kararı almaya yönlendiren ne oldu?

Hasan Cömert: Mürekkep satın almamızı yüksek tonajlarda yapıyorduk. Bu da yer açısından sıkıntısı yaşanmasına neden oluyordu. İlaveten hazneye mürekkep koyarken etrafa bulaşma ve hazne içerisinde mürekkep birikmesi sorunuyla da karşılaşıyorduk. Mürekkep pompalama sistemine geçmek bize yer açısından avantaj, mürekkep noktasında da tasarruf sağladı. Yılda 20 ila 25 ton civarında boya tüketiyoruz. Bu nedenle bu yatırımın 5, 6 yıl içerisinde kendini amorti edeceğini düşünüyorum.

MATBAA&TEKNİK: Technotrans’ı kuralı ne kadar oldu? Kullanım sonrasında neleri ölçümleyebildiniz?

Hasan Cömert: Mürekkep pompalama sistemini 6 aydır kullanmaktayız. Baskıda maksimum kalite yakalayabilmek adına taze boya kullanmak çok önemli. Haznede uzun süre kalan boya ile yapılan baskının kalitesi düşmektedir. Yarım saatte bir taze boya ile baskı yapıldığında ise daha yüksek kalitede işler ortaya çıkıyor. Bu sistemin en büyük avantajı aslında maksimum kalite sağlıyor olmasıdır.

MATBAA&TEKNİK: Peki, mürekkep tedariki noktasında bir fayda sağlıyor mu?

Hasan Cömert: Her kutunun içerisinde kullanılamayan ve atık olan mürekkepten dolayı israf meydana geliyordu. Bu mürekkep kaybının önüne geçilerek ciddi oranda bir tasarruf sağladık. Öte yandan bu sistemle mürekkebin ambalaj farkı gibi ekstra maliyet sorunu da ortadan kalktı ki bu da kilo başına 5 – 10 cent gibi bir tasarruf anlamına geliyor.

MATBAA&TEKNİK: Technotrans’ı kısa sürede amorti edebileceğinizi söylüyorsunuz? Yatırımın ana sebebi amorte edilebilir ve sadece maliyeti azaltabilir olması mı yoksa bu yatırımın altında daha farklı hedefler mi yatıyor?

Hasan Cömert: Mürekkep Pompalama Sistemini kurarken para hesabına girmedik. Bu noktada asıl önemli olan uzun vadede fayda sağlayabilmekti. Bu da kaliteli bir baskı ile mümkün. Bu anlamda sistem bize baskı sonrasında beklenilen kaliteyi sunuyor.

MATBAA&TEKNİK: Türkiye’de LED UV taktıran ilk firma olarak, konvansiyonel mürekkepten UV mürekkebe geçtiniz. Pompalama sisteminin konvansiyonel ya da UV mürekkep ile çalışması arasında ne gibi bir farklılıklar var?

Hasan Cömert: LED UV yatırımı yapmamızın ardından tamamen UV baskıya dönmedik. Çünkü özellikle mürekkep maliyetlerini ve LED UV’nin artı maliyetlerini her işe yansıtamayabiliyoruz. Özel renkler ile ilgili problem de söz konusu olabiliyor. Bu yüzden o makinemizi de konvansiyonel olarak kullanıyor ancak talep ile karşılaştığımızda çok kolay bir şekilde LED UV baskıya geçebiliyoruz. UV çalıştığı zaman tek bir tuş yardımıyla pompayı devre dışı bırakmak mümkün.

MATBAA&TEKNİK: Son olarak eklemek istediğiniz sistemin sağladığı başka avantajlar var mı?

Hasan Cömert: Yer anlamında sınırlı bir alanda çalışılıyor. Bu nedenle bu sistem ile stok yapılan alan azaldı, bu da hareket alanının kısıtlanmasını önlüyor. Daha önce kullandığımız alandan ve harcadığımız zamandan ciddi oranda tasarruf sağladık. Bir diğer avantaj ise, artık boya kutularının takibine zaman ayırmak zorunda kalmıyoruz. Bu sistem öncesinde neredeyse 320 tane boya kutusunun takibini yapmak gerekiyordu. O zaman bir depoya ve bu işle ilgilenen bir depo sorumlusuna ihtiyaç vardı, şimdiyse böyle bir sorun kalmadı.

Tamer Yenibeken: İlk başta bu kadar baskı ünitesi için ve özellikle Matbaacılar Sitesi’nde bir mürekkep pompalama sistemi kurulumu çok mantıklı gibi gelmeyebilir. Ancak Hasan Bey’in bu tecrübe edilmiş bilgisi aslında bu matbaalarımızdaki ihtiyacın daha önemli olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle İkinci Matbaacılar Sitesi matbaalarımızın alan problemi ile karşılaştıkları bir alan. Depolamaya ilişkin sıkıntılar koridordaki paletlerden anlaşılabilir. Baskılı işlerinizi paletlerin üzerinde koridora çıkararak bir ara çözüm bulabilirsiniz ancak mürekkeplerinizi kapıda bekletemezsiniz. Technotrans Mürekkep pompalama sisteminin bu alanda sunduğu avantaj açık. Depolama yok. Mürekkep atığı yok. Mürekkep ambalajı taşıma yok ve tabii ki tertemiz matbaalar ve baskı makineleri de çalışma ortamınızı en iyi hale getiren en önemli etken. Hasan Bey’in matbaasında bu vak’a örneğine imza atması benzer yer problemleri yaşayan matbaalarımız için de önemli bir örnek oluşturmuştur.

 

#HatBaski #HasanComert #Ofset #Technotrans #MurekkepPompalama #TamerYenibeken #Bakon

The post Technotrans ile Baskıda Maksimum Kalite appeared first on Matbaa Teknik.

bidolubaski.com’un AR-GE projesine TÜBİTAK’tan Destek

$
0
0

Geçtiğimiz yılı yüzde 100 büyüme ile kapatan online matbaa sektörünün lideri bidolubaski.com, bu yıl büyümesini sürdürürken hayata geçirdiği yeniliklerle sektöre yön vermeye devam edecek. Geliştirdiği teknoloji tabanlı Ar-Ge projesi ile TÜBİTAK TEYDEB tarafından yaklaşık 400 bin TL’lik hibe almaya hak kazanan bidolubaski.com, üreteceği teknoloji ile endüstri 4.0’a giriş yapacak.

Yeni bir üretim ekosistemini ifade eden dördüncü sanayi devrimi, sektörlere sürdürülebilirlik, rekabet ve verimlilik sunarken, ürün ya da hizmetlere de katma değer katan bir güç olarak öne çıkıyor. Türkiye’de büyük pazar payına sahip olan otomotiv, finans gibi sektörler, akıllı üretim çağı olarak da adlandırılan endüstri 4.0 otomasyonuna tüm bu yararlardan ötürü birer birer geçiş yapıyor. Ancak görünen o ki sadece hızlı gelişim gösteren sektörler değil, henüz 95 milyon TL’lik bir büyüklüğe sahip olan online matbaa sektörü de bu büyük devrime kayıtsız kalmıyor.

Geçtiğimiz yılı Türkiye’nin 81 ilinden 50 bin siparişe imza atarak yüzde 100 büyüme ile kapatan online matbaa sektörünün lideri bidolubaski.com, yazılım ekibi tarafından geliştirdiği görüntü işleme ve makine öğrenme tabanlı Ar-Gr projesi ile TÜBİTAK TEYDEB tarafından desteklenmeye uygun bulundu. TÜBİTAK’tan bu doğrultuda yaklaşık 400 bin TL hibe desteği alan bidolubaski.com, içinde bulunduğu geleneksel sektörde, inovatif reflekslerini teknolojik üretimle birleştirerek farklı bir sistem yaratmayı hedefliyor.

TÜBİTAK’tan Ar-Ge desteği alan ilk matbaa

Endüstri 4.0’a adım atan bidolubaski.com’un TÜBİTAK projesinin esasını, alınan siparişlerin baskı ve baskı sonrasındaki teslimat süreçlerini hızlandırmak oluşturuyor. Geliştirilen görüntü işleme yöntemiyle ürünün her aşamasında takip edilebilmesi mümkün kılınacak bu sistemle manuel olarak yapılan işlemler otomosyona dönüşmüş bir şekilde 60 kat daha hızlı sonuç verirken; üretim maliyetleri, ürün teslim süresi ve hata oranları da yüksek ölçüde azalacak.

 

#bidolubaski #OmerAtakoglu #W2P #Baski #OnlineBaski #TUBITAK #Matbaa #OnlineMatbaa

The post bidolubaski.com’un AR-GE projesine TÜBİTAK’tan Destek appeared first on Matbaa Teknik.

Heidelberg Dijital’e Gidiyor

$
0
0

Heidelberg Packaging Days 16 Mayıs’ta Heidelberg’in Wiesloch-Walldorf tesislerinde 400 katılımcı ile gerçekleştirildi. Türkiye’den dört matbaacının iştirak ettiği etkinlik Heidelberg’in Fujifilm ile birlikte geliştirdiği B1 yani 70 x 100 inkjet tabaka karton baskı çözümü Primefire 106’nın başrolünü oynadığı bir etkinlik oldu. Primefire 106 dijital B1 karton baskı makinesinin tanıtımının yanı sıra datadan tamamlanmış kutuya ulaşan sürecin nasıl kolayca idare edildiği ve Heidelberg’in uçtan uca çözümlerinin sergilendiği “Operasyonel Mükemmellik” ve karton ambalajda dijital ve ofset üretiminin nasıl entegre edildiğinin gösterildiği “Sevdiğiniz gibi ambalaj” sunumları yapıldı. Primefire 106 tanıtımına makinenin ilk kullanıcısı Alman colordruck Baiersbronn şirketi yöneticileri Martin Bruttel ve Thomas Pfefferle makine ile ilgili tecrübelerini aktarak eşlik ettiler.

  1. AKİF TATLISU

Tüm etkinlik ile ilgili detayları biraz ileride vereceğiz, ancak bu sayfada Heidelberg’in nasıl olup da dijitale gittiğini anlayacağımız basın toplantısına değineceğim. Heidelberg Druckmaschinen AG CEO’su Rainer Hundsdörfer, Heidelberg Dijital Baskı Bölümü’nün başında bulunan Kıdemli Başkan Yardımcısı Montserrat Peidro’nun anlattıklarına bir bakalım. Önce CEO, Hundsdörfer’in verdiği bazı rakamlara bakalım. Hundsdörfer, önce büyük zarar açıklanan 2012’ye atıfta bulunarak son iki finansal yılı karşılaştırıyor. 2016’daki satış rakamlarını 2017’de 12 milyon Euro artıran Heidelberg, aslında 2012’deki satış rakamlarının 72 milyon altında ancak 2017’de 2016’ya göre kârını 8 milyon Euro artırmış durumda. Hundsdörfer bu durumu yüksek kârlılıkla adım adım büyüme potansiyeli olarak adlandırıyor. Ve ekliyor: “Heidelberg tekrar endüstrimizin yolunu aydınlatan deniz feneri haline gelecektir.”

Pay per sheet (Tabaka başı ödeme)

Baskı ünitesi sayısı olarak bakıldığında üçer yıllık perspektifte küçük bir büyüme görüleceğini gösteren Heidelberg araştırması (Ağustos 2017, endüstri istatistikleri, PIRA, Jakkoo Pöyry, Primir (GAMIS), Global Insight) en fazla yüksek hacimli makine kurulumunun dijitalden geleceğine işaret ediyor. Toplam projeksiyonun gösterdiği toplam büyüme beklentisi içinde 8 milyar ile malzeme, 2,4 milyar ile tabaka ofset ve 2,5 milyar ile dijital yer alıyor.

Heidelberg’in dijitale doğru gidiş gerçekliğinin altında Simply Smart ve Push to Stop yani matbaaların verimliliğinin artırılmasına baskı maliyetlerinin düşürülmesine yardımcı olacak baskı yönetim sistemleri, Labelfire ve Primefire gibi etiket ve karton ambalaj dijital baskı çözümleri, Omnifire gibi bambaşka bir alana kapı açan 3 boyutlu objelere baskı çözümü var. Bu basın toplantısında anlatılan ve bizim ilk kez duyduğumuz yeni bir iş modeli de duyuruluyor. “pay per sheet”

Dijital baskıdan da bildiğimiz klik modeline benzer bu sistem matbaaları büyük makine yatırımlarından kurtarıyor. Asla bir makine sahibi olmuyorsunuz. Ama servis bakım parça vb. birçok şeye de para ödemiyorsunuz. Süresi dolunca da makinenizi ister satın alın ister geri verin yeni bir anlaşma yapın. Çok kabaca izah ettiğim bu yeni iş modeli karton ambalaj matbaası WEIG ile uygulanmış bile. Kabaca izah ettim çünkü bu tür bir yatırımın Türkiye’deki vergi ve kiralama mevzuatındaki yeri var mıdır, nasıl uygulanabilir, eminim Heidelberg Türkiye bu konu üzerinde çalışıyordur ve belki de çözüldü bile… Çünkü Heidelberg bu modelle 2019 finansal yılı sonuna kadar 30 müşterisini makine sahibi yapacak. Ortalama 5 yıllık kontratlar yapılacak ve bütün bölgelerde bu konunun uzmanları  bulunuyormuş. Heidelberg Türkiye ile temasa geçin lütfen…

Tüm bunların yanı sıra Dijital Platformlar, Dijital Değişim, Wiesloch-Walldorf fabrikası içinde ileri teknoloji kampüsü (yeni başlayan yenilikçi şirketler için) gibi bir dizi yenilenme ile Hundsdörfer, Heidelberg’in 2022 planını şöyle açıklıyor:

“Beş yıl içinde toplam satışlarımızı 3 milyar euro’nun üzerine çıkaracağız ve net kârımız 100 milyon euro’ya ulaşacak!”

Primefire 106 Endüstriyel Yüksek Kaliteli Dijital Üretim Baskı Makinesi

Primefire’a ilişkin demoyu da seyrettik elbette ve bağlantılı olarak ofset ile entegre edildiği sunumları da. Ambalajın günümüzdeki durumu, Pazar eğilimleri ve dijital baskının buradaki rolünü ise Kıdemli Başkan Yardımcısı Montserrat Peidro’nun sunumunda aldığımız bilgilerle Heidelberg’in gözünden aktaralım.

Peidro’ya göre ve aslında tamamen bir piyasa gerçeği olarak gelişimi ve eğilimlerini markalar yani satın almalar belirliyor. Tabii ki marka sahiplerinin dijital baskı makinesi yapın diyecek halleri yok. Onların beklentileri Peidro’ya göre, daha çok satmak, daha hızlı satmak ve güvenlikli satmak. Tabii bu arada daha düşük maliyetlerle sahip olup daha yüksek fiyatlarla satmak da onların isteği ve gerçekten de bu taleplerin hepsini karşılayabilmek için dijital baskı için bir çözüm. Büyük resime baktığınızda dijital baskının endüstriyel etiket ve ambalaj matbaalarımızın muhakkak sahip olması gereken çözümler olduğu konusunda kaçınılmaz fikir birliği içindeyiz. Resimdeki küçük detaylara baktığımızda şiraze yerinden oynuyor. Aslında şu makineler milyon euroların altına hatta yarım milyonun da altına inseler alsak da bir kenarda tutabilsek diye hayallere dalmışken ofsetler için de klik modelini benimseyen Heidelberg “artık kaçışınız yok” der gibi…

Peidro, ambalajın baskı endüstrisinin büyüyen alanı olduğunu ve tabii dijitalin de ambalajın en hızlı büyüyen alanı olduğunu teyid ediyor ancak Peidro’nun verdiği daha ilginç bir bilgi var.

2022 projeksiyonuna göre 31 milyar dolar büyüyecek olan analog yöntemlerle üretilmiş ambalaja dijital baskı yöntemleri tek başına 23 milyar dolardan fazla katkı yapacak ve toplam ambalaj pazarını 436 milyar doları geçen bir rakama ulaştıracak. Daha ilginç olanı ise 23 milyar dolarlık dijital baskı katkısının 15 milyar dolarının inkjetten gelecek olması. Bilgi Heidelberg’ten aktarma bizden yorum sizden. Ama neredeyse beş senedir aynı şeyi sölüyoruz ya… “Inkjetten hepsinden daha fazla büyüyecek ve geleceğin baskı teknolojisi olacak”

Primefire 106’ya gelince Wiesloch-Walldorf’ta sergiye çıkan makine çift lâk üniteli kağıt giriş ve taşıyıcı tablası ile birebir Heidelberg SM 106 görüntüsü çiziyor. İstif de aynı şekilde. SM 106’dan farklı olarak kontrol masası istifin hemen arkasına entegre edilmiş. Hani matbaacının şöyle içini yakan makine görüntüleri vardır ya en pahalısından bir takım elbise gibi al beni diye bağıran işte bu makinenin çıkışı da öyle. Fotoğraftan siz de teyid edersiniz eminim. Lak ünetileri de birebir ofset ile aynı. Sadece ortaya yerleştirilmiş baskı ünetisi inkjet. 7 renkli inkje baskı barı Fujifilm’in Samba inkjet baskı kafa teknolojisine sahip. Renk gamutunun %97’sini karşılayabiliyor. 1200 x 1200 dpi çözünürlükte saatte 2 bin 500 tabaka 70 x 100 karton basabiliyor. Özetle avantajları da şunlar:

Ambalajın pazara sunulmasında ilave hız ve maliyet verimliliği getiriyor.

Matbaacının üzerindeki teslim zamanı baskısını azaltıyor.

Tedarik zincir maliyetleri düşürüyor.

Otomatik kalite kontrol sitemi, otomatikleştirilmiş tekrar baskı sonuçları ile baskı kalitenizi garanti altına alıyor.

Kişiselleştirme, seri haline getirme, takip edilebilir kodlama, güvenlik elemanları ile tüketici ile müşteriyi iletişime sokarak her bir kutuya marka sahibinin beklediği yenilikleri ekleme imkanı tanıyor.

Farklı Açıdan Bakın “Think out of the box”

Tüm dünyadan 400’den fazla misafir, Heidelberger Druckmaschinen AG’nin ev sahipliği yaptığı ve Wiesloch-Walldorf tesisinde gerçekleştirilen Packaging Day’e katıldı. Misafirler “Farklı Açıdan Bakın” sloganı kapsamında, Primefire 106’ın ilk tanıtımına şahit oldular – O zamana kadar sadece laboratuvar ortamında görülebilen Primefire 106 şimdi Print Media Center’de de kurulu ve bu sayede ambalajlama çözümleri konusunda dünyanın en büyük demo merkezinde yer alan geniş demo ürün yelpazesini tamamlıyor.

Prinect iş akışı aracılığı ile sonlandırma dahil ofset ile dijital baskıyı entegre eden tek üretici olan Heidelberg, ambalaj baskısı için yeni işletme modelleri sunuyor. Heidelberg CEO’su Rainer Hundsdörfer, karşılama konuşmasında şunları dile getirdi: “Heidelberg bu seri ile birlikte, ambalaj baskısı alanındaki lider konumunu güçlendiriyor ve dijitalleşme çağındaki mevcut ihtiyaçları ile gelecekteki ihtiyaçlarına cevap veriyor. Müşterilerimizi daha üretken ve buna bağlı olarak da daha kârlı hale getiriyoruz.” Bu tespit colordruck Baiersbronn’un iki İdari Müdürü Thomas Pfefferle ile Martin Bruttel tarafından onaylandı. Heidelberg’in onlarca yıllık müşterisi olan colordruck,  işletme modellerinin pek çok başarılı devrim geçirdiğini gördü. Primefire 106’nın kurulumu geçen yılın sonundan itibaren colordruck’da gerçekleştirildi ve Ocak 2018 ortasından itibaren saha testleri gerçekleştirildi. Primefire, 3b formatında mevcut olan şekilli kesim araçlarını kullanarak tabaka sonlandırma ile birlikte colordruck’a yüksek kaliteli dijital baskının avantajlarını sunuyor. Avrupa genelinde faaliyet gösteren ambalaj hizmet sağlayıcısı  2017 yılından beri dijital baskıyı ve Highcon Euclid’i kullanarak ambalaj üretiyor.

colordruck yeni “Packaging Digital” bölümünde, çevrimiçi mağazası “designyourpackaging.de” de kitlesel kişiselleştirme aracılığı ile kişiye özel ve kişiselleştirilmiş ambalajlar sunuyor. colordruck bu şekilde yeni müşteri grupları oluşturuyor ve dört adet yeni nesil otomatik Speedmaster makinesi kullanarak ofset baskı kolunda birinci sınıf ambalajlar sunmaya devam ediyor.

Bilgilendirme turları ambalaj endüstrisindeki trendlere cevap sunuyordu

Packaging Day ziyaretçilere, yeni fikirlere ulaşmaları ve hem mevcut hem de gelecekteki işletme modelleri için ilham almaları amacıyla bir platform sundu. Üç bilgilendirme turunda (“Packaging as you like”, “Operational Excellence” ve “Special Applications”) endüstrideki trendlere değinildi ve Heidelberg’in ilgili çözümü ile ilgili kapsamlı bir tanıtım yaptı.

Lifecycle Solutions, bileşenleri Saphira sarf malzemeleri ve servisi ile Heidelberg’in en iyi kaliteye, üretkenliğe ve üretim güvenilriliğine ulaşmak amacıyla sunduğu çözümün temel bir parçası. Saphira on yıl içinde kaliteli bir marka haline geldi.

Kişiselleştirilmiş ambalajlara doğru yönelen trend artıyor

Kişiselleştirme ve bireyselleştirme yoluyla çalışma uzunluklarının ve kitlesel kişiselleştirmelerin azaltılmasına yönelik trende verilen cevap, dijital süreçlerin mevcut dengeleme peyzajlarına kusursuz entegrasyonu. “Packaging as you like” bilgilendirme turu  Primefire 106 ile Speedmaster XL 106’nın nasıl yeni müşterileri ve yeni iş alanlarını geliştiren mükemmel tamamlayıcılar olduğunu gösteriyordu.  Heidelberg, birbirinin aynı iki karton kutu işini kullanarak dijital ve ofset baskının ekonomik açıdan uygun ürünleri nasıl geliştirdiğini gösterdi. Örneğin; müşteriler artık uzun tirajların yanı sıra kişiselleştirilmiş kısa tirajlı veya prova baskılar sunabiliyor. Heidelberg uçtan uca renk sürekliliği ve tutarlılığını sağlıyor. Baskı sonrasında  Promatrix şekilli kesim ile Diana katlama yapıştırma gibi makineler hem ofset hem de dijital baskı için kullanılabiliyor.

“Operational Excellence” bilgilendirme turu  artan maliyet baskısının ve düşen kâr marjlarının başarılı bir şekilde ele alınabileceğini gösterdi. Bu amaçla, daha kısa teslimat sürelerine sahip kısa tirajların kârlı üretimi için bir allternatif sunuldu. Yapılan üretkenlik analizleri, genel ekipman etkinliğinin şu anda %20-25 olduğunu ancak %50’nin üzerindeki değerin uzun dönemde kesinlikle  başarılabilir olduğunu gösteriyor. Bu da operatörün üretkenlik üzerindeki etkisini sistematik olarak minimuma indiren ve gerçek zamanlı, şeffaf ve hassas perfromans verileri sunan yalın, akıllı bir şekilde kontrol edilen prosesler ile mümkün oluyor. Burada önemli olan,  müşteriden başlayarak, teslm edilen ürüne kadar geçen süreç boyunca sistemleri kesintiye uğratmadan maksimum entegrasyonu sağlamak. Prinect modülleri çok çeşitli koordine edilmiş çözümler sunuyor.

Heidelberg üretkenliği arttırmak ve proses müdahelelerini azaltmak amacıyla drupa 2016’dan beri yenlikçi Push to Stop işletme konseptini geliştiriyor ve otonom baskının yolunu açıyor. Bu da Prinect Press Center XL 2 makine kontrol istasyonundaki Intellistart 2 işletme yazılımı kullanılarak elde ediliyor. Bu süreç şovda Speedmaster XL 106 altı renkli presde göserildi – baskı hazırlık süresi burada %60’a kadar kısaltılabiliyor ve kâğıt firesi önemli ölçüde azaltılıyor. Ambalaj baskısında, tekrarlama hassasiyeti ve renk sürekliliği önemli konular. Speedmaster XL için geliştirilen yenilikçi Hycolor Multidrive tahrik teknolojisi burada kullanılıyor. Bu sistem mürekkep besleme ünitelerinin ana tahrikten bağımsız şekilde çalışmasına imkân sağlıyor. Mürekkep üniteleri yıkanabilirken lak kalıpları ana tahrik aracılığı ile değiştiriliyor veya kauçuklar ve baskı silindirleri baskı hazırlık süreci ile aynı anda yıkanabiliyor. Sistem, sürekliliği iyileştirmek ve uygunluğu arttırmak amacıyla baskı hazırlık sürelerini kolay, güvenilir ve etkin bir şekilde azaltıyor. Yeni bir özellik olan Hycolor Multidrive bir sonraki baskı işi için mevcut olan işe devam ederken, o anda kullanımda olmayan baskı ünitelerinin hazırlanmasına imkân sağlıyor. Bu şekilde, örneğin bir renk değiştirmek için gereken süre, baskı devam ederken, yıkama ve renk değişimi ile kaydedilebiliyor

Marka sahipleri, farklılaşma ve süsleme aracılığı ile satış noktasında ürünlerine maksimum dikkatin gösterilmesini istiyor. “Special Applications” bilgilendirme turu, Heidelberg’in uygulama konusundaki teknik bilgisi ve ekonomik süsleme yollarıyla ziyaretçilere ilham veriyor.  Örneğin, Speedmaster XL 75 Anicolor UV, 12 ünitesi ile birinci sınıf kozmetik ambalajları üretiyor (en kısa sürede inline embossing dahil).  Bu sayede maksimum üretkenlik sunuluyor. Tam otomatik, eş zamanlı kalıp değişiklikleri,  geniş Wallscreen XL 2 ve navigated baskı sayesinde iş değişiklikleri çok karmaşık süslemelerde bile çok hızlı gerçekleştirilebiliyor.

Speedmaster XL 106-8-P+LYYL birinci sınıf mat, parlak ve UV laklar bulunan karton kutuları etkili şekilde üreterek çeşitli süslemeler sergiledi.

Sıcak yaldız, hologram ve kabartma bulunan maliyet etkin süslemeler çok yönlü Promatrix 106 FC’de sergileniyordu. Diana Eye 55 ise son derece süslü ürünleri en yüksek kalite standartlarında gerçekleştirmek ve pahalı takip maliyetlerinden kaçınmakta ne kadar etkili kullanılabileceğini gösterdi.

#Heidelberg #HeidelbergerDruckMaschinenAG #PackagingDay #Wiesloh #Primefire106 #DijitalBaskı #Matbaa #inkjet #fujifilm #Ambalaj #SM #Speedmaster #Anicolor #HeidelbergTurkiye #Faruk Ekinci #Omaks #MontserratPeidro #MartinBruttel #ThomasPfefferle #RainerHundsdörfer

 

 

The post Heidelberg Dijital’e Gidiyor appeared first on Matbaa Teknik.


Barem Ambalaj, Koenig & Bauer ile Mutlu

$
0
0

Merkezi Tire’de (İzmir) bulunan Barem Ambalaj’ın sahibi Recep TAŞYANAR, yeni Rapida 164 baskı makinesinde işlerin nasıl ilerlediğini kontrol etmek amacıyla Koenig & Bauer’i Nisan ayında ziyaret etti. Altı renkli, üç kat uzatılmış çıkış özellikli çift lak üniteli makinenin Mayıs ayında Gaziantep’e teslim edilmesi planlandı.

Gaziantep’te kurulacak yeni üretim tesisine, daha önce alınan, düzgün ve sorunsuz bir şekilde çalışan, inline lâk özellikli ve 630 mm yükseltilmiş temelli, beş renkli Rapida 142 dahil edilecek. Yeni makinenin işletmeye alınmasının ardından, yeni üretim tesisinin resmi açılışının Kasım ayında yapılması planlandı.

Yüksek hız paketi ile yapılandırılan Rapida 164, saatte 15 bin tabakaya kadar ulaşan hızda, maksimum 1205 x 1640 mm boyuta kadar baskı yapabiliyor. Ayrıca, hibrid UV-konvansiyonel operasyon için aksesuarları bulunan makine, Gaziantep’teki kardeş makinesi gibi 630 mm yükseltilmiş temel üzerinde duracak. Pozasız giriş DriveTronic SIS, FAPC tam otomatik kalıp değiştirici, CleanTronic Multi yıkama sistemleri ve çıkış bölümündeki indirilebilir non-stop çıkış tertibatı otomasyon özelliklerinden sadece bazıları. Diğer yenilikler ise: kurutma işlemi için enerji sarfiyatını önemli miktarda azaltan VariDryBlue IR/sıcak hava/UV kurutucular, kötü kokuların ve diğer emisyonların matbaadan dışarıya atılmasını sağlayan Emission Extraction System (EES) ve basılabilir ebadı optimum şekilde kullanılmasına imkân sağlayan yüksekliği azaltılmış renk kontrol stripleri. Inline mürekkep yoğunluğu kontrolü QualiTronic ColorControl ile sağlanıyor. Rapida 164’de baskı öncesinde bir LogoTronic CIPLinkX arayüz bulunuyor ve böylece CIP3 PPF verilerinin makinenin ön ayar değerlerine dönüştürülmesine imkân sağlanıyor.

Rapida 164’ün Haziran ayı içinde kurulumunun ardından, Tire’deki şirketin kapasitesinin arttırılması ve modernizasyonu gündemde. Burada da, mevcut altı renkli Rapida 142 lâk üniteli baskı makinesinin yanına yeni bir geniş format Rapida kurulumu yapılacak. Barem Ambalaj’ın Karaman’daki üretim lokasyonunda da bir başka imalatçıya ait bir geniş format baskı değiştirilmesi konusunda görüşmeler yapılıyor. Sonuç olarak TAŞYANAR ve ekibi Koenig & Bauer’in tabaka ofset baskı makinelerinden çok memnun. TAŞYANAR için Koenig & Bauer adı, ambalaj baskısı için en yeni ve en gelişmiş teknolojileri temsil ediyor. Bunun yanı sıra, Koenig & Bauer’in yerel satış ortağı Dereli Graphic’in ekibi tarafından sunulan hizmet ve verilen servis ve danışmanlıktan çok memnunlar.

Günümüzde, iş hacmi, basılan tabaka sayısı ve çalışanların sayısı bakımından Türk ambalaj baskısının en büyük firması olan ve 1999 yılında kurulan Barem Ambalaj’ın üç lokasyonunda şu anda toplam 670 kişi çalışıyor.

 

#BaremAmbalaj #KoenigBauer #Rapida #Ofset #Ambalaj #KartonAmbalaj #KBA #Rapida164 #Matbaa #Baski #Barem

The post Barem Ambalaj, Koenig & Bauer ile Mutlu appeared first on Matbaa Teknik.

Duran-Doğan Ambalaj, Heidelberg Teknolojisi ile Çok Daha Güçlü

$
0
0

Duran Doğan Ambalaj’ın yeni ofset baskı makinesi, 23 dev konteyner ile kurulacağı yere ulaştı. Lojistik sistemine ve toplamda 300 ton ağırlığa sahip olan Speedmaster XL 145-8+LYYL-UV, kuruluşu bittiğinde 42 metre uzunluğa ve 4.6 metre yüksekliğe sahip olacak.

Türkiye karton ambalaj sektörünün en eski ve tecrübeli firmalarından Duran Ofset ve Doğan Matbaacılık’ın 2005 yılında birleşmesi sonucu Duran Doğan Basım ve Ambalaj Sanayi A.Ş., İstanbul, Hadımköy’deki 18 bin metrekarelik kapalı alana sahip üretim ve yönetim merkezi ile yıllık 25 bin ton karton üretimi gerçekleştiriyor.

Uluslararası markalar için yüksek kalitede ambalaj üretimi gerçekleştiren firma, üretiminin büyük kısmını yurtdışına ihraç etmektedir.

Duran Doğan’ın mevcut makine parkında 70×100 ve 100×140 cm sınıfında ofset baskı makineleri kullanmaktadır ve en son yatırımları olan Heidelberg Speedmaster XL 145-8+LYYL-UV ile dünya çapında sadece üç adet bulunan özel bir konfigürasyona sahip oldular.

Heidelberg’den yatırım düşüncesi ve görüşmeler 2013 yılında başladı. Başlangıçta 70×100 cm sınıfındaki XL 106 için başlayan görüşmeler; Heidelberg’in XL 145 serisinin üstün performansı, üretim kalitesi ve yüksek verimliliği ile de tanıştıktan sonra alternatifler arasında eklendi.

drupa 2016 fuarı sonrası yatırım şekillendi ve görüşmeler hızlandı. Bu görüşmelere Heidelberg Türkiye yönetiminin yanı sıra, Heidelberg’in merkez yönetimi de büyük destek verdi ve 2017 yılı Eylül ayında yatırım anlaşması imzalandı. Böylelikle bu özel konfigürasyondaki makinenin üretimi, testleri ve onay süreçleri başlamış oldu.

Planlanan işler ve malzemeler ile ilgili Heidelberg’in Almanya Fabrikası’nda defalarca kez deneme baskıları ve performans testleri yapıldı.

Geçtiğimiz Mayıs ayı sonunda Türkiye’ye ulaşan makinenin kuruluşu devam etmekte olup, Ağustos ayı sonuna kadar tam olarak devreye alınması planlanıyor.

Duran Doğan Ambalaj, yıllarca farklı marka makineler ile üretim gerçekleştirmesi nedeniyle Heidelberg markasının farklılıklarını kendi üretim ortamlarında görüp gelecekteki yatırımlarını buna göre şekillendirmeyi planlamaktadır.

Teknoloji harikası: Speedmaster XL 145-8+LYYL-UV

drupa 2016 sonrası Heidelberg’in tanıtmış olduğu Intellistart, akıllı rehber ve yönlendirme, Prinect Press Center XL2 kumanda sistemi, Prinect Inpress Control 2 dahili renk ve register ölçüm sistemi gibi bir çok üstün teknolojiyi barındıran makine, 8 baskı ünitesi, çift lak ve çift kurutma ünitesine sahiptir.

Duran Doğan Ambalaj’ın yeni ofset baskı makinesi, 23 dev konteyner ile kurulacağı yere ulaştı. Lojistik sistemine ve toplamda 300 ton ağırlığa sahip olan Speedmaster XL 145-8+LYYL-UV, kuruluşu bittiğinde 42 metre uzunluğa ve 4.6 metre yüksekliğe sahip olacak.

 

#Heidelberg #SpeedmasterXL #DuranDogan #Ambalaj #Yatirim #BuyukYatirim #KartonAmbalaj #DunyadaUcuncu #Ofset #MikeAcemyan #LevonKarabosyan #Tolga Gürşen #Sadık Özcan#Faruk Ekinci #Siyami Selim #HeidelbergTurkiye #TurkiyedeAmbalaj

The post Duran-Doğan Ambalaj, Heidelberg Teknolojisi ile Çok Daha Güçlü appeared first on Matbaa Teknik.

Baskının Geleceğine Heidelberg Bakışı

$
0
0

Temmuz ayının son buluşması olarak Heidelberg Türkiye Genel Müdürü Faruk Ekinci ile bir araya geldik. Aslında bir araya gelişimiz Ekinci’nin bu buluşmadan üç gün sonra Heidelberg Türkiye Genel Müdürlüğü’nden ayrılarak Heidelberg Avusturya’da Doğu Avrupa Bölgesi Lifecycle Solution başkanlığına atanması sebebiyleydi. Kendisi ile bu konuda görüştük ancak Türkiye’deki şimdilik bu son röportajımızın önemli bir kısmında da bugüne kadar bir türlü fırsat bulamadığımız Heidelberg’in dijitale dönüşümü ve baskının geleceğine bakışını konuşma imkânı bulduk. O yüzden Ekinci’nin veda röportajını alt paragraflara bırakıp öncelikle bu konuyu sizlere aktaralım.

Heidelberg, geçtiğimiz yılsonunda subscription model olarak açıkladığı yeni yatırım modeli ile önemli derecede bir şaşkınlığa sebep oldu, tabii bizim tarafımızda. Asla model ve hacim olarak aynısı olmamakla beraber dijital baskı makinelerindeki click charge modeline çok benzeyen subscription aslında basım endüstrisinin en önemli gelişim ve atlama taşı olarak değerlendiriliyor. Bu yeni model geleceğin de yatırım modeli olarak Heidelberg’in bilinen lider hüviyetine yakışan bir geliştirme oldu, diyebiliriz. “Subscription Heidelberg yönetim kurulu başkanımız Rainer Hundsdörfer ve yönetim kurulu üyemiz Dr. Ulrich Hermann tarafından tetiklenen bir model ve dünyada ilk defa sunulmaya başlandı” diyen Ekinci’nin konuya ilişkin açıklamaları şöyle:

Talep üzerine verimlilik “Heidelberg Subscription”

“Öncelikle belirtmek gerekir bu yeni model yoğun ilgi ile karşılandı. Aralık 2017’de proje tanıtıldı. Finansal yılının bitimi olan Mart ayı sonuna kadar Heidelberg, kendine on proje hedeflemişti. Bu dört ayı hedefinin üzerinde on iki proje ile tamamladı. Türkiye’de ise Sentez Grup Ambalaj’la beraber tüm projeler içindeki en büyük çalışmayı tamamladık. Burada iki makine birden model dahilinde hizmete geçti. Bu iki makinenin biri de büyük ebat olarak dünyadaki ilk makine oldu.

Sistemin çalışma biçimine bakarsak; matbaacının bütün iç operasyonel yükünü devralıp baskı altı malzeme hariç gerekli bütün tedarikleri sağlayıp bunun ödeme şeklini de tabaka başına belirlenen rakam üzerinden gerçekleştiriyoruz. Tabii ki detayları var ama temel amacımız matbaanın verimliliğini artırmak. Dünya genelinde genel ekipman verimliliği (OEE) rakamlarına baktığımızda analiz bize baskı sektöründeki verimlilik ortalamasının sadece %30 olduğunu gösteriyor. Bu rakam bize yukarıya doğru çok ciddi bir boşluk ve verimliliği artırma potansiyeli olduğunu ve buna odaklamamız gerektiğini söylüyor. Biz de bu modelle işte bu yükselmeyi hedefliyoruz. Subscripction, matbaalara verimlilik ve onların da müşterilerine daha iyi bir hizmet alma fırsatı getirecek. Özet, otomasyonu yüksek makinelerle çok iyi eğitimlerle ve tabii doğru malzemelerle makinenin performansını gerçek boyutuna çekmek.”

Kontrol altında maliyetler ve kâr marjı

“Heidelberg bu ekipman verimliliği datalarını 2000’lerin başından bu yana topluyor. Makineler ve matbaalar arası kıyaslamalar yapıyor. Tabii global çapta. Bu izlemeler gösteriyor ki az sayıda da olsa verimliliği %60 olan matbaalar var. Bu da bize verimliliği yükseltebileceğimiz potansiyeli gösteriyor. Hedef, öncelikle tabaka başına işletim maliyetlerini aşağıya çekmek. Fiyat verirken fiyatı yazdığınız andan itibaren maliyetinizi biliyorsunuz. Kâr marjınızı ilk andan itibaren biliyorsunuz. Benim yeni görevimle de birlikte malzeme tarafındaki büyük pazarda biz de payımızı da artırmayı planlıyoruz. Çünkü matbaacının bu model ile satın almayla tedarikçilerle muhatap olma, zaman kaybetme riskini ve yükümlülüklerini ortadan kaldırıyoruz. Bunu geleceğin sistemi olarak görüyoruz. Yeni malî yılımızda hedefimiz 30 projeydi. Şu anki mevcut görüşmeler 54’de.” Ekinci, bu açıklamalarla birlikte bir konuya daha dikkat çekiyor. Bu model Heidelberg’in ‘piyasa deyimiyle’ bedava makine verme modeli değil. Ekinci’nin kibar deyimiyle bir finans modeli değil:

Finans değil iş yapma modeli

“Yanlış anlaşılmasın. Bu bir finansman modeli değil. Heidelberg, herkese makine veriyor gibi algı oluşmasın. Subscription, farklı bir şeyler yapmak isteyen, endüstriyelleşmek isteyen, üzerindeki operasyonel yükü atmak isteyen matbaalara hitap eden bir sistem. Verimliliği artırma konusuna da yine Sentez Grup Ambalaj projemizle bir örnek vereyim. Biz bu projede matbaaya iki makine veriyoruz ancak içeriden dört makineyi çıkarıyoruz. Bu iki makine ve subscription ile hem bu dört makinenin yükünü sırtlanacağız hem de verimliği ilaveten %30 artıracağız. Bugün rakip makine dışarı çıktı, başka bir matbaada belki teknoloji yenilenmesi sebebiyle Heidelberg makine dışarı çıkacaktır. Bu sürecin en önemli noktası ise dijitalleşme ve Heidelberg Prinect çözümünü yıllardır üretmekte. Bize bütün alt yapıyı sağlayan da Prinect. Çok farklı modüllerle bu takibi yapma imkânına sahibiz. Matbaa sahibine entegre bir tesis ve uzaktan bile bu tesisi takip edebileceği bir alt yapıyı sunuyoruz. Yazılımdaki güncellemeleri de aslında bu subscription modeli ile yapacak bir hazırlık içindeyiz.”

Pust to Stop ve matbaanın geleceği

“Heidelberg günümüzün Endüstri 4.0 evrimine on yıldır hatta daha fazla uzun zamandır hazır. Heidelberg, tüm süreci yönetebilmek için gerekli altyapıya yatırımını yaptı ve şu anda geliştirmeye devam ediyor. Son on yıllık gelişime baktığımızda matbaalarda teknoloji adına artık her şey olabilir. Örnek olarak sizi drupa 2016’ya götüreyim. Bizim orada sergilediğimiz sekiz renkli 4+4 makinemiz vardı. Push to Stop’u gösterdik orada. Normalde Push to Start olmalıydı. Bu biraz kafa karışıklığına sebep oldu. Söylemek istediğimiz şuydu. Bırakın matbaa çalışsın, üretimi tam otomasyonla en iyi biçimde yapsın, siz ne zaman durdurmak istiyorsanız o zaman durdurun. Siz dokunmadığınız sürece üretim devam edecektir. İşten işe geçişler, tüm ayarlar otomatik, palet yükleyen palet çıkaran biri var sadece. Ben bu Heidelberg yeniliğini de geleceğin baskı operatörüne bağlamak istiyorum.”

Geleceğin baskı operatörü

“20 yıl önce ustanın gözü ve değerlendirmesi çok daha önemliydi. Dijitalleşme ile daha detaylı değerlerle otomatik olarak ayar yapabiliyorsunuz. İşte bu sebeple geleceğin baskı operatörü bir bilgi işlemci olacaktır. Bilgisayarı çok iyi bilen, bundan maksimum verimi sağlayabilen biri olacak. Makine içinde o kadar çok elektronik ölçüm ve geri bildirim var ki sizin bu makinenin dilinden anlıyor olmanız lazım. Bunu söylerken de dijitalleşmenin istihdama ve insana olumsuz etki yapmayacağını da düşündüğümün altını çizmek isterim. İnsan faktörü yine çok önemli. %50 teknoloji, %50 insan benim için bir kriterdir. Bunda bir değişiklik ön görmüyorum ama o insanın kabiliyetleri farklı olacaktır. Tabii baskı operatörü eğitimlerinin de bu yönde geliştirilmesi gerekecektir. Hatta operatör yetiştiren okulların da buna hazırlıklı olmaları.”

Heidelberg’in dijitale gidişi

“Dijitalleşme hepimiz için çok önemli bir unsur. Heidelberg de bunun farkında ve son beş yıldır ciddi yatırımlar yaptı; yapmaya da devam edecek. Dijital kısa ve orta vadede ofsetin yerine geçecek diye bir düşüncemiz yok. Tamamlayıcı bir ürün ve gelecekte herhangi bir matbaada olmaması mümkün değil. Çünkü tüketici alışkanlığı ciddi bir şekilde değişti. Baskı teknolojileri de buna ayak uydurmak zorunda. Ekonomik ve verimli bir matbaa üretimi başka türlü söz konusu değil. Gelecekteki bir matbaanın makine parkına baktığımda görüşüm; beş yan yana ofset yerine iki ofset, bir inkjet dijital, bir etiket, bir 3D ya da 4D dediğimiz baskı makinelerinin bulunacağıdır. İş talebine göre en ekonomik üretim için makine seçimi yapılacak. Heidelberg de buna hazır. Heidelberg tabaka karton ve bobin etikette dijital baskı makinelerinin seri üretimine başladı. Kurulu makinelerimizin betaları bitti. 70 x 100 ebadında ambalaja hitap eden su bazlı inkjet tabaka karton baskı makinemiz Primefire ve UV inkjet Labelfire bobin etiket baskı makinemiz tamamladı ve yakın zamanda su bazlı mürekkeplerle ultra kısa tirajlarda etiket baskısı yapacak Smartfire modelinin de lansmanını yaptık. Özetle Heidelberg dijital baskıya inanıyor ve bu alanda gelişmeye devam ediyor. Tabi bunun yanı sıra iş modelinde de dijitalleşmeye ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Bu sebeple hem Prinect hem de subscription ile süreci tamamladığımızı düşünüyorum.”

Gelelim Ekinci’nin yeni görevine ve Heidelberg’deki geçmişine. 1990’da Heidelberg Avusturya’da mekatroniker olarak başlayan Ekinci, geçen 27 yıl içinde birçok farklı görevlerde bulunmuş. Bu görevler Viyana ile İstanbul arasında gidiş gelişlere sebep olmuş Dolayısıyla Ekinci için iki ev var. Viyana ve İstanbul. Bu sebeple Ekinci evinden evine dönüyor. Bu hikâyeyi de kendi kelimelerinden okuyalım:

Evden Eve Dönüş

“Altı buçuk yıl önce Heidelberg Türkiye’ye ikinci gelişimi yaşamıştım. Değişim iyidir ve bir yönetici için beş yıllık süre en verimli dönemdir, diye düşünüyorum. Değişim ile taze kan, yeni bir rüzgâr, farklı bir bakış açısı oluşuyor. Yeni bir heyecan doğuyor. Bunun da hem sektör hem de şirket için faydalı olacağını düşünüyorum.

1990 – 1998 arası Heidelberg Avusturya’da değişik pozisyonlarda görev yaptım. Bu pozisyonlar içinde makine kurulum, teknik servis de vardı, teknik destek de. Sahada da ofiste de çalıştım. 2001 yılı Kasım ayında Heidelberg, Türkiye pazarını Metro Mümessillik’ten devraldıktan sonra Türkiye’deki değişimle beraber Teknik Servis Müdürü olarak İstanbul’da göreve başladım.  2010 yılına kadar bu görevimi sürdürdüm. Bilahare Doğu Avrupa Satış Sonrası İş Geliştirmeden sorumlu olarak tekrar Heidelberg Avusturya’ya dönüşüm oldu. Bir buçuk yıl süresince Viyana’da bu pozisyonda görev yaptıktan sonra da Türkiye Genel Müdürü olarak 2011 Kasım’ında tekrar Türkiye’ye döndüm. Seve seve kabul ettiğim bir pozisyon olarak devraldım ve göreve başladım. 30 Temmuz 2018 tarihi itibariyle de burada görevim sonlandı ve yeni Heidelberg pozisyonum yine Heidelberg Avusturya’da Head of Lifecycle Solution Eastern Europe oldu. Yani Doğu Avrupa bölgesi için satış sonrası iş geliştirmeden sorumlu olacağım.”

Toplam 38 ülke

“Bu bölge içinde odaklanacağım 12 ana ülkemiz bulunuyor. Toplamda mümessiller ile beraber 38 ülkeden sorumlu olacağım. Rusya, Ukrayna, Türkiye, Macaristan, Slovakya, Avusturya, Çekya, Polonya, Baltık Ülkeleri, Finlandiya ana ülkeler. Bunun yanı sıra Türk Cumhuriyetleri, Afganistan, Lübnan, Romanya, Moldovya tüm Balkan ülkelerinde de mümessiller düzeyinde destek vereceğiz. Globalde sekiz bölgeye ayrılan Heidelberg’de benimle birlikte bu pozisyonu kendi bölgeleri için dolduran sekiz kişi olduk.

Bütün servis hizmetleri, yedek parçalar, bütün sarf malzemeleri bu işi içeriyor. Oldukça büyük bütçeli bir yapı. Bunun adı da yeni yapımız içinde Lifecycle Solution olarak belirlenmişti.”

Ekinci, yeni görevi için kendini şanslı hissediyor. Doğu Avrupa bölgesi içinde baştan beri bulunuyor olması bölgeyi ve iş yapış modellerini iyi tanıdığı anlamına geliyor. Ekinci, “En zor ülke Türkiye. Türkiye’yi tanıdıktan sonra her ülkede iş yapabilirsiniz” diyor:

Pazarlar arasındaki denge ve hedefler

“Kendimi biraz avantajlı hissediyorum çünkü Doğu Avrupa zaten içinde bulunduğum bir bölge. 2010 – 2011 yıllarındaki Viyana’daki pozisyonumda bu ülkelerde zaten satıştan sorumluydum. Ülkeler arasında inanılmaz kültürel ve iş yapış yöntemleri açısından farklılıklar var. Bunu doğru harmanlamak lazım. Türkiye için geçerli iş tarzı Kuzey Avrupalı için kabul edilemez gibi görünebiliyor. Benim nazarımda en zor ülke Türkiye ki biz Türkiye pazarını çok iyi analiz edebildik. Diğerlerine daha rahat adapte olabilirim, diye düşünüyorum. Heidelberg’in global stratejisi satış sonrasında büyümek. Dünyadaki makine pazarına baktığınızda 2,5 milyar euroluk bir pazar olduğunu görüyoruz ve Heidelberg bu pazardan takribi %48 -50 pay zaten alıyor. Burada büyüme potansiyeli çok değil. Makinenin yanı sıra takribi 8 milyar euroluk bir satış sonrası yani tüketim malzemeleri pazarı mevcut ve Heidelberg’in bu pazardaki payı takribi %6. Dolayısıyla sarf malzemede büyüme oranını bir fırsat olarak görüyoruz.”

Veda mesajı

“Teşekkürle başlamak istiyorum. 16 yıllık Türkiye geçmişim benim için çok güzel bir eğitim süreci oldu. Türkiye’nin şartları sizi farklı olmaya zorluyor. Bu tarz durumlarda Avrupa’da karşılaşmadığınız için şaşırabilirsiniz. Türkiye’de olmak kendi gelişimime önemli bir katkıda bulundu. Bu süreyi eğitim süreci olarak gördüm. Ülkeme, tatlı anıları yaşadığım insanlara teşekkür ederim. Beni kabul etmeleri ve onlardan takdir görmek beni mutlu etti. Sadece bizimle işbirliği yapanlara değil tüm matbaacılara ve tüm tedarikçilere teşekkür ederim. Rekabet güzel şeydir ve bu sebeple herkes teşekkür etmek isterim. Sektörün lideri olarak farklı bir yükümüz var üzerimizde. Daima yukarıda kalmak farklı bir şeydir, yenilikleri sizin getirmeniz gerekir. Biz de bunu ayakta tutmak için mücadele veriyoruz. Bunu da ancak insanlarla yapabilirsiniz. Bizim değerlerimiz çalışanlarımız. Çalışma arkadaşlarıma da bu konuda teşekkür etmek isterim. Uzun yıllardır beraberiz ve bir aile gibiyiz.

Ben ülkeme inanıyorum, yatırımcılarımıza canı gönülden teşekkür etmek istiyorum. Ülkemiz farklı bir hızla ilerlemekte. Bu da bizi bazı ülkeler tarafından kıskançlığa maruz bırakıyor ama birlik ve beraberliğimizi koruduğumuz sürece Türkiye’yi kimse durduramaz. Özellikle ambalajda Türkiye çok daha büyük atılımlar yapacaktır. Yolumuz mutlaka kesişecek. Türkiye’den de sorumlu olacağım için görüşme imkânımız olacak. Türkiye Genel Müdürü görevine devralacak arkadaşımız, kendi insanımız. Benim için bu çok önemli. Türkiye’de yönetici olarak bir yabancıya ihtiyaç yok. Yeterince bilgili ve yetenekli insan kaynağına sahibiz. Yeni Genel Müdürümüz Selkut Bey, on altı yıldır bu şirkette. Finansman ve insan kaynaklarından sorumlu olarak görev yapıyordu. Bizi tanıyor, yurtdışını biliyor, müşterilerimiz biliyor. Kendisine de bugüne kadar verdiği destekler için teşekkür etmek istiyorum ve gelecek için de başarılar dilemek istiyorum. Kapanışı da sizinle yapmak istiyorum. Bu süre zarfından birlikte çok paylaşımlarımız oldu. Bizi desteklediniz, yanımızda bulundunuz, mesajlarımızı daha geniş bir kitleye ulaştırmamıza yardımcı oldunuz. Size de çok teşekkür ederim.”

 

Biz de MATBAA&TEKNİK dergisi olarak Faruk Bey’e geçen yedi yıla yakın süredir verdiği destek, gösterdiği gayretler ve tabii ki Türkiye Basım Endüstrisine sağladığı katkılardan dolayı da teşekkür ediyor ve yeni görevinde başarılar diliyoruz.

 

#HeidelbergTurkiye #Heidelberg #PushToStop #Dijitallesme #Prinect #SentezAmbalaj #HeidelbergSubscription #FarukEkinci #BaskininGelecegi

The post Baskının Geleceğine Heidelberg Bakışı appeared first on Matbaa Teknik.

Türkiye’nin İlk Subscription Anlaşması: Sentez Grup

$
0
0

Sentez Grup, geniş ebat dahil olmak üzere, kullanım başına ödeme sözleşmesi olan ilk ambalaj üreticisi oldu. Grup, yüksek rekabetçi pazarda büyümeyi hızlandırmak ve üretkenliği artırmak için dijitalleştirilmiş sistemler ile geleceğe yatırım yaptı.

İstanbul’da bulunan ve yaklaşık 550 kişilik bir iş gücüne sahip olan Sentez Grup, Heidelberger Druckmaschinen AG’nin (Heidelberg) abonelik modelinden büyüme ve dijitalleşme stratejisinin bir parçası olarak faydalanmaya karar verdi.  Bu durum, Sentez Grup’u bu tür bir sözleşmeyi Heidelberg ile sonuçlandıran ve geniş ebat (VLF) baskı makinesi kullanmayı tercih eden ilk Türk şirketini haline getirdi. Sentez ile kullanım başına ödeme anlaşması sadece bir değil, iki abonelik sözleşmesi içerir – makinelerin birisi 70 x 100 cm ve diğeri 120 x 160 cm tabaka formatında. Her iki formatta da Heidelberg, baskı, sarf malzemeleri, servis, iş akışı ve performans danışmanlığını kapsayan eksiksiz bir paket sunuyor.  Bu, Sentez’in bugüne kadar kullandığı dört rakip markanın sistemlerini değiştirmektedir. Değer bakımından, Heidelberg’in dünya çapında tek bir müşteri ile imzaladığı en kapsamlı abonelik sözleşmelerinden biridir. Sentez, Türkiye’nin en büyük ambalaj matbaacılarından birisi ve 55.000 metrekarelik bir üretim alanına sahip. Şirket ağırlıklı olarak gıda ve ilaç endüstrileri için karton kutu üretiyor ve ürünlerinin yaklaşık yüzde 20’si komşu ülkelere gidiyor.

Sentez Goup Yönetim Kurulu Başkanı M. Süleyman. Öncel, yatırım kararının arkasındaki sebepleri şu şekilde açıklıyor; “Aslında 2018’de büyük yatırımlar planlamıyorduk, ancak Heidelberg tarafından sunulan kullanım başına ödeme modeli, rekabetçi bir pazarda daha hızlı büyümemizi ve önemli ölçüde verimliliğimizi artırmamızı sağlayacaktır. Heidelberg’in sunduğu dijitalleştirilmiş çözüm ve rahatlık sağlayan kapsamlı sarf malzemesi paketi, otomasyon seviyemizi daha da artırıyor”.

Heidelberg’de Dijital Teknolojiden sorumlu Heidelberg Yönetim Kurulu üyesi Stephan Plenz’de konu hakkında şunları vurguluyor. “Akıllı Matbaa ile bağlantılı olarak kullanıma dayalı abonelik modelimizin sektörün tam olarak beklediği şey olduğu giderek daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Tüm pazar segmentlerinde gittikçe daha fazla müşteri, daha yüksek üretkenlik, artan esneklik ve daha düşük sermaye taahhüdünün faydalarından istifade etmeye isteklidir. Ve sadece Heidelberg bu kombinasyonu sunuyor!”

Müşteriler, yeni Heidelberg dijital iş modelinde kullanım başına ödeme yapıyor

Heidelberg abonelik modeli, makine teknolojisinde git gide artan kullanım başına ödeme eğilimini takip ediyor ve sadece satış ve baskı kapasitesini temel alan büyümeden uzaklaşmayı amaçlamaktadır. Bu Heidelberg modeli altında, müşteriler sadece gerçekte basılan tabakaların sayısına göre bedel öderler. Geleneksel iş modelinde, baskı makineleri satın alınırr ve sarf malzemeleri veya hizmetler için ayrı ödeme yapılır. Yeni dijital iş modeli ile, tüm ekipmanlar, baskı kalıpları, mürekkepler, laklar, yıkama kimyasalları ve blanket/kauçuklar gibi gerekli tüm sarf malzemeleri – kullanılabilirliğe yönelik kapsamlı bir hizmet yelpazesi ve performansın artırılması için danışmanlık hizmetleri dahildir. Tabaka başına ücret tahsil edilecektir. Bu, dijital baskı sağlayıcıları tarafından hali hazırda sunulan click ücreti modelinden önemli ölçüde farklıdır. Her ne kadar bu tedarikçiler de tabaka başına ücret alsalar da, bunu çoğunlukla müşterinin iş modelinde değil, kendi maliyetlerine dayandırıyorlar.

Heidelberg abonelik modeliyle ilgilenen herkes için video materyali ve daha fazla bilgi burada bulunabilir: www.heidelberg-subscription.com

#SentezGrup #SentezAmbalaj #Subscription #Abonelik #matbaa #Baski #Heidelberg #SuleymanOncel #StephanPlenz #HeidelbergTurkiye

The post Türkiye’nin İlk Subscription Anlaşması: Sentez Grup appeared first on Matbaa Teknik.

En İyi Teknolojileri Aras Grup Güvencesi İle Sektöre Kazandırmayı Amaçlıyoruz

$
0
0

Sektörün köklü firmalarından Aras Grup bünyesindeki makine temsilcilikleri, iç-dış mekân display ürünleri ve PE kaplamalı karton ürünleri ile sektöre katkıda bulunmaya devam ediyor.

Baskı sektöründe 1974 yılından bu yana sektöre hizmet vermekte olan Aras Grup bünyesindeki Aras Makina alanlarında teknoloji liderlikleri yapan 20’nin üzerinde dünya markasının temsilciliğini yürütmeye devam ediyor. Dünyada rekabetçi olabilecek kalite ve verimlilikte üretim sağlayacak yeni teknolojileri sektöre kazandırmayı hedeflediklerini belirten Aras Makine Genel Müdürü Hamdi Kaymak, Almanya, Japonya, Tayvan, Kore ve Çin’den kendi alanlarında teknoloji liderlikleri yapan firmalara yenilerini eklemek için sürekli araştırmalarının devam ettiğini ve firma ziyaretleri ve dünya fuarları takiplerini düzenli olarak sürdürdüklerini söylüyor: “Şu ana kadar hep lider teknolojileri sektöre kazandırmayı amaçladık. Dünyada ileri teknoloji olarak ne varsa bu teknolojilerin tamamının şuanda Türkiye’de olduğunu memnuniyetle gözlemleyebiliyoruz.”

drupa 2016 yılındaki yenilikleri de göz önünde bulundurarak matbaa sektöründeki en ilgi çekici yenilik neydi?

Matbaa sektörü dinamik bir yapıya sahiptir. Her yeni gün yeni bir teknoloji ve yeni bir otomasyon sektöre tanıtılıyor. Bu anlamada devrimsel bir yenilikten öte sürekli bir değişim ve gelişimden söz etmek mümkün. Makineler özelinde otomasyon, hız, kalite artışına yönelik sürekli bir gelişimden bahsedebiliriz. Elbette son yıllarda özellikle dijital teknolojilerdeki gelişmeler oldukça çarpıcı olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Daha hızlı makinalar, daha kaliteli dijital baskı yapan ve daha ekonomik üretim sunan makinalar her geçen gün sektöre tanıtılıyor.  Dijital baskı makine üreticileri daha yüksek tirajlardaki baskıları da daha ekonomik sağlamanın yolları üzerinde çalışmalar yapıyorlar. Dolayısıyla daha hızlı, daha ekonomik mürekkep maliyetleri ve toplamında daha verimli kısa ve orta tirajda hizmet verebilen dijital baskı makineleri yeni teknolojiler içinde daha çok gözümüze çarpanlar arasında yer alıyor. Her geçen gün hız ve verimlilik artarken, otomasyonlarımız güçleniyor.

1990’lı yıllarda otomatik kalıp değiştirme sistemleri çok gerekli mi diye tartışılırken, bugün en iyi makinelerde vazgeçilmez bir özellik olarak karşımıza çıkıyor. Dünyada ofset baskı makinalarında ful otomatik kalıp değiştirme teknolojisini geliştiren Komori’dir. Bugün yeni kurulumu yapılan ofset baskı makinalarının hemen hemen hepsinde otomatik kalıp değiştirme sistemleri var. Yine 90’ları başında ilk olarak Komori firmasının tanıtımını yaptığı  in-line lak uygulaması olsun mu olmasın mı tartışması bugün olmazsa olmaz bir gereklilik olarak karşımızda… Konvansiyonel sitemlerde teknolojik gelişmeler noktasında çok yol kat ettik ve belirli bir doyum noktasına ulaşıldığını söyleyebiliriz. Bugün ve sonrasına ilişkin bu alanda çok fazla devrimsel bir yenilik beklemiyoruz. Verimlilik, hız ve kaliteye yönelik gelişmeler ve iyileşmeler zaten hep bir süreklilik taşımakta.

Son yıllarda konvansiyonel baskıdaki en çarpıcı yeniliklerden bir tanesi Komori’nin geliştirdiği H-UV baskı teknolojisidir. Dünyada 1000 adetin üzerinde H-UV baskı sistemine sahip baskı makineleri hizmet vermekte. Türkiye’de de 8 adet makinemiz H-UV teknolojisi ile sektöre katkı veriyor. H-UV kurutma sistemlerine sahip baskı makinelerinde baskı tozu ve lak işlemine ihtiyaç olmadan yaklaşık yüzde 70’lerde enerji tasarrufu ile daha hızlı, daha az fireli ve daha yüksek kalite baskı yapma imkânına sahibiz. Komori son yılarda 50’e 70 formatında inkjet dijital baskı makinaları kurulumlarını arttırdı. Şuanda yaklaşık 30 adet bu teknolojiye sahip makine kurulumu söz konusudur. Geçtiğimiz yıl itibariyle Avrupa kurumlarına da başladı. Şu an Hollanda, İtalya, Almanya, İngiltere ve Belçika gibi ülkelerde B2 formatındaki inkjet dijital baskı makinalarımız çalışıyor. Çok yüksek baskı kalitesi iddiasında dört renk olarak yüzde 90’larda renk gamutunu sağlama imkânını sunuyoruz. Dolayısıyla ekstra renk olarak ifade ettiğimiz mürekkeple sağlanabilecek birçok rengi bu dört renkten sağlayabiliyoruz. Komori’nin daha önceki drupa’da lansmanını yaptığı Landa nano mürekkep teknolojisini kullanan 70’e 100 formatındaki baskı makinemizin de ticari satışlarının önümüzdeki yıl başlaması planlanmakta. Nano teknoloji kullanarak baskı yapabilme imkânını sağlamak demek, çok ciddi anlamda fire, enerji ve toplam üretim maliyetlerinde tasarruf sağlamak demektir. Bu teknolojinin yaygınlaşması zaten bizim klasik matbaacılığı ciddi anlamda dönüşüme uğratacağı beklenmekte. Bunlar bugünden yarına çok hızlı olmasa da, zaman içerisinde gelişerek, tamamlayıcı teknolojiler olacağını not etmek gerekiyor.

“Yüksek tirajlarda konvansiyonel, düşük tirajlarda dijital baskı daha caziptir”

Dijital baskıya bu kadar değinmişken, çok fazla kıyaslanan dijital baskı ile ticari baskıyı nasıl değerlendirirsiniz? Dijital baskı tek başına rekabetçi midir yoksa yardımcı bir teknoloji olarak belirtmek daha mı doğru olur?

Dijital baskıdaki baskı kalitesi konvansiyonel baskı kalitesini yakaladı. Şu an özellikle inkjet dijital baskı makine baskı kalitelerinin konvansiyonel ofset baskı kalitesi seviyesinde olduğunu söylemek mümkün.  Aslında dijital ile konvansiyonel baskı bir taraftan birbirine rakip gibi görünse de daha çok birbirini tamamlayıcı teknolojiler. Konvansiyonel baskı özellikle orta ve yüksek tirajlardaki ekonomik üretim avantajını uzun yıllar sürdürecek görünüyor. Fakat son yıllarda djital baskı teknolojilerinde gerçekleşen gelişmeler orta tirajlarda da dijital baskının yakın gelecekte daha rekabetçi olabileceğini gösteriyor. Kafa teknolojilerindeki gelişmeler, mürekkep üretim maliyetlerindeki düşme eğilimleri orta-uzun vadede dijital baskıyı çok daha rekabetçi yapacaktır. Bugün için bu iki teknolojiyi daha çok birbirinin tamamlayıcısı olarak tanımlamak daha mümkün.

Dijital baskı uzun vadede hâkimiyetini arttıracak mı?

Orta ve uzun vadede dijital baskı pazardan çok daha büyük pay alacaktır. Dolayısıyla bugün bir yatırım yapacağımızda dijital mi yoksa konvansiyonel mi olsun diye düşünmüyoruz. Çünkü bizim hitap edeceğimiz pazar ve istenilen tirajlar zaten bizi otomatik olarak yatırımın ne olması gerektiği konusunda net olarak yönlendiriyor. Ağırlıklı olarak işimiz düşük tiraj ise dijital baskı, orta ve uzun tirajlarsa tartışmasız olarak konvansiyonel yatırımdır. Ama uzun vadede yeni teknolojik gelişmeler ve özellikle baskı pozlandırma kafaları ve dijital baskı mürekkepleri maliyetlerindeki düşüşlerle birlikte dijital baskının pazar hâkimiyeti daha çok artacaktır.

Matbaanın geleceğini nerede(etiket, ambalaj ve ticari matbaa) görüyorsunuz?

Dünyada toplam pazar büyümeye devam ediyor fakat iş çeşitliliklerinin artışı sebebiyle bazı ürünlerin tirajlarında düşüş yaşanıyor. Yine uzun vadede ticari matbaacılıkta genel bir tiraj düşüşünden bahsedebiliriz. Fakat toplam pastadaki artış devam edecek. Konvansiyonel ve ticari matbaacılıktaki düşük tirajlı işlerin bir kısmı dijital baskı ile çözülse de bazı tanıtım baskılarının artık yapılmayacağını da öngörebiliriz. Bazı ürün tanıtım kataloglarının bugün bile direk olarak dijital platformlara geçtiğini görebiliyoruz. Gazete sektörü de yavaş yavaş dijital platforma geçiş yapmaya başladı. Orta ve uzun vadede birçok gazetenin artık basılmayacağını bugünden öngörmek mümkün. Yeni jenerasyonla birlikte haber ve bilgilendirme telefon üzerinden anlık yapıldığı için basılı ürüne yönelik talepte bir azalma var. Bugün baktığımızda kısa ve orta vadede pazarda bir küçülme yok ama bu pazarların bir kısmı hızlı bir şekilde dijital platformlara geçmeye başlayacak. Ticari matbaada orta ve uzun vadede daralma tartışmasız bir şekilde olacaktır.

Etiket ve ambalaj sektöründe ise yıllardır yaşanan büyüme uzun vadede de devam edecek. Şuan hiçbir ürün etiket ve ambalajsız alınmıyor. Gıda malzemesinden tekstil ürünlerine kadar hepsinde etiket ve ambalaj var. Ekonomilerin büyümesi ve buna bağlı alım güçlerinin artması tüketim alışkanlıklarını geliştirmekte ve çoğaltmaktadır. Dünya şu an eskisinden daha çok tüketim yapmakta, bu da etiket ve ambalaj ürünlerindeki baskı artışını beraberinde getirmektedir. Bu alandaki pazar büyümesinin daha uzun yıllar büyümesini devam ettireceği bilinmektedir.

Fiyat baskısından bunalmış matbaalara önerileriz nelerdir?

“Kaliteli bir üretim nasıl yapılır ve bunu hangi teknolojiler ile yapmak gerekir?” sorusu sürekle gündemde olup, matbaalarımız daha çok bu doğrultuda yatırım tercihlerini belirlemektedirler. Eskiden bize lüks gelen, zorunlu görmediğimiz birçok otomasyon artık standart hale geldi. Yeni yatımlarda en yüksek otomasyon ve donanıma sahip olan teknolojileri tercih etmeliyiz. Bu otomasyonlar bize yüksek verimliliği sağlayacak birincil etkenlerdendir.  Komori H-UV sistemli makinaları buna örnek verebiliriz.  Fire oranlarını minimuma indirmek için otomasyon çok önemlidir. Dünyanın her yerinde hep rekabetçi pozisyonumuzu korumak durumundayız. Bu sebeple yeni yatırım tercihlerinde ileri teknoloji ve verimliliği esas almak önceliğimiz olmak durumundadır.

“Baskı sonrası için daha çok yatırım öngörülebilir”

Tüm bu unsurlara dikkat ederek düşük kar marjlarını aşmanın mümkün olduğunu söyleyebilir miyiz?

Rekabetten dolayı eskiyle kıyasla kar marjlarında ciddi düşüşler gerçekleştiğini biliyoruz. Daha önce manuel yaptığımız kalite kontrolleri ve takipleri o otomasyonlar içerisinde sağlayacağız. Bunu yapabilmek için yeni yatırımlarımızda çok önemli olan bu otomasyonlara sahip yeni teknolojileri tercih edeceğiz. Firelerin minimuma düşürülerek verimliliğin maksimuma çıkartılması bu rekabette bize en çok fayda sağlayacak konulardır. Bunu da manuel üretim süreçlerinin azaltılarak, yüksek otomasyonlara sahip teknolojilerle sağlayabiliriz.

Peki, son olarak en önemli gelişmeler baskı öncesi, baskı, baskı sonrası olmak üzere hangi aşamada gerçekleşti?

Günümüz teknolojisinde baskı öncesine ilişkin yatırım alanları çok daraldı. Daha önce kameralar, film tarama cihazları ve film çıkışları gibi baskı öncesi aşamalar vardı. Bugün orta ve daha büyük üretim yapan matbaalarımızda baskı öncesi sadece bir ctp cihazından oluşuyor. Yüksek kalite ve çözünürlükteki herkeste olan dijital kameralarla profesyonel işlerimizi çözebiliyoruz. Dolayısıyla daha çok dijital platformlar üzerinden baskı öncesine ilişkin aşamaları azalttık. Baskı için otomasyonu yüksek, hızlı ve verimli teknolojiler önümüzdeki dönemde çok daha fazla önem kazanacaktır. Baskı sonrası daha az konuşulsa da, bu alanda hala emek yoğun teknolojilerin kullanılıyor olması uzun vadede bu alandaki değişimlerin daha çok artmasını gerekli kılıyor. Artık işler hazırlanırken baskı sonrası ile ilgili de tel ve iplik dikiş, kapak takma, vb. mücellit işlemlerinin tamamı öncesinde aynı otomasyonla hesaplanabiliyor. Daha az hata ve daha az fire ile ürün alabilmek için tüm bilgiler baskı öncesinden baskının son aşamasına kadar aynı platform üzerinden takip edilebiliyor. Önümüzdeki dönemde bu otomasyona sahip baskı sonrası makilerine yönelik daha çok yatırım yapılabileceğini söyleyebiliriz. Selefon makinasından, mücellit makinasına, lak makinasından varak makinasına kadar tüm bu süreçlerde aynı dili kullanan alt yapıyı kurmak durumundayız. Makinadan makinaya geçişler hep file ve zaman kaybı demektir. In-line olarak belirli otomasyon takibi yapabildiğiniz sürece avantaj sağlayacaksınız. Otomasyonu yüksek baskı sonrası teknolojilerindeki yatırımların önümüzdeki dönemde daha çok konuşulacağını düşünüyoruz.

#ArasGrup #Komori #SBL #Horizon #Baski #Matbaa #BaskiSonrasi #Finishing #HamdiKaymak #BurhanKuturman #GalipMogolkoc

The post En İyi Teknolojileri Aras Grup Güvencesi İle Sektöre Kazandırmayı Amaçlıyoruz appeared first on Matbaa Teknik.

“Matbaacılık sektörü ölmez; gelişir, evrilir ve kabuk değiştirir”

$
0
0

Sonu olamayan ve hayatımızın her alanında kullanılan matbaa teknolojileri gelecekte sanal gerçeklik, yapay zekâ ve bulut sisteminin kullanılmasıyla evrilerek yeni bir kimlik kazanacak.

Ülkemizde geniş kullanım alanıyla matbaa teknolojileri önemli bir konumda yer alıyor. Bugün yaşam alanlarında ve hayatımızın içerisinde her an kullandığımız matbaa teknolojilerinin gelişimi noktasında artık daha sağlam adımlar atıldığını görüyoruz. Özellikle işin eğitim ayağında güzel gelişmeler var. Bununla birlikte gerek akademisyenler gerek sanayiciler sektörün gelişmesi için taşın altına ellini koyarak sektöre sahip çıkıyor. Onlardan biri de Türkiye’de matbaa alanında sayılı profesörler arasında yer alan Prof. Dr. Erdoğan Köse. Önemli bir iş kolu ve geleceğin vazgeçilmez teknolojisi olan basım yayın sektörü ve matbaacılık alanında artık bu işin üstadı sayılan ve sektöre gönül veren İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler MYO Müdürü,  Basım ve Yayın Teknolojileri Bölümü Öğretim Üyesi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Rektörlüğü Kurumsal İletişim Direktörü ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Erdoğan Köse ile biraz geçmişe giderek sektörün tarihine dair kısa bir yolculuk yaptık. Genç yeteneklerin yetiştirilmesiyle sektörün gelişmesinin paralel ilerleyeceğine işaret eden Köse, gelecek dönemde sektörü ne gibi yeniliklerin beklediğinin de sinyallerini verdi.  Özellikle Endüstri 4.0’a geçtiğimiz takdirde sektörün altın çağını yaşayacağına vurgu yaptı.

Baskının serüvenini kurşun harflerden bu yana yaşayan biri olarak basım endüstrisine ilk girişinizden yani öğrenciliğinizden bu yana mesleki gelişiminizi anlatır mısınız?

Matbaa ile tanışmam ve bu serüvenin başlangıcı lise yıllarına dayanıyor. ÖSYM’nin tercih kılavuzunda gördüğüm Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Matbaa Eğitimi Bölümü ile matbaanın ne olduğunu öğrendim. Marmara Üniversitesi’nin tarihi Haydarpaşa Kampüsü’nde 1985 yılında matbaacılık eğitimime başladım. İlk işimiz hurufat kasalarındaki harflerin yerini öğrenmekti. Bu bizim için değişik bir deneyim olmuştu. Hurufat kasalarındaki harfleri yerlerine kimin daha hızlı dizeceğine dair yarışmalar yapılırdı. O dönemde dizgicilik elle yapılan bir sanattı ve büyük bir emek istiyordu. Henüz Türkiye’nin bilgisayar ile tanışmadığı dönemlerden bahsediyorum. İlk yıllar hurufattan alınan orijinallerin filmle aktarılması ve fotoğrafların pikaj ile montajlanması yapılırdı. Kurşun ve antimon karışımı hurufatların kumpaslara dizilmiş satırları tek tek birleştirerek tipo baskıda orijinal oluşturulurdu. O dönemlerde pikaj ve montaj da ustalık esastı. O zaman Cağaloğlu, Göztepe’de büyük matbaalar vardı ve matbaacılığın en önemli yerleri pikaj, montaj ve repro atölyeleriydi. Orijinal oluşturma işlemlerini oralarda yapabiliyorduk. Ne kadar temiz oluşturulursa baskı o kadar düzgün oluyordu. Üçüncü sınıfın neredeyse yarısına kadar tipo teknolojisi ile yakın temas içerisinde olduk. Sonrasında yeni yeni satır halinde yazı döken ve fotoğrafik dili kullanan satır halinde yazı döken makinalar piyasaya çıktı. Daha sonra bilgisayarda çalışan pack maker programının güncellenmesiyle iş artık teknolojiye kaymaya başladı. Tipo makinalarda bile bir klavye vardı ve hangi tuşa basarsanız onun hurufatı otomatik olarak düşüyordu. Şimdiki gençlerimiz bunları görmeden eğitim alıyor. Teknoloji ve sektörün değişmesi ve gelişmesiyle bunlar sadece derste anlatılan tarihi bilgiler olarak kaldı.

Eğitim ve öğretim hayatımız bu süreçlerle geçti. Uygulamalara çok önem veren Marmara Üniversitesi’nde serigrafi, tipo ve tasarım-grafik gibi farklı bölümlerden mezun olunsa da her birinde uzman kişiler olarak yetiştirildik. Matbaa alanında dört profesör var şimdilik birde hak edip kadro bekleyen arkadaşlarımız.  Aynı dönemde mezun olduğumuz Mehmet Akif Tatlısu da bu işe gönül vererek, sektörün önemli bir yayını olan MATBAA & TEKNİK dergisini çıkartıyor. 1985 yılından bu yana gelişen tüm teknolojik süreçlere hepimiz şahitlik ettik. Sanayinin içerisinde de bu süreçlere şahit eden birçok şirket oldu. Endüstri meslek liselerinde hocalık yapan değerli arkadaşlarımız da var.

Teknoloji öyle bir hızlı değişir ve gelişiyor ki, sanayinin bu işe ayırdığı bütçeler ve yapılan yatırımlar bazen bir anda heba olabiliyor. 1980’li yıllarda Heidelberg maşalı makine için matbaalar dünyanın parasını yatırırken, 2000’li yıllardan sonra zaman içerisinde yaldızı ve baskısı gibi birçok farklı işlemi tek bir makinada barındıran yeni ürünler çıktı. Eski teknolojiler bundan sonrasında tarihteki yerlerini almaya devam edecek.

Eğitim ve öğretim dönemi içerisinde gerek hocalarımız gerek biz araştırmacı bir yapıya sahiptik. 1989 yılında üniversite bitirme tezim sürekli form baskı üzerineydi. O dönemde Türkiye’de bir tane bile böyle bir sistem yoktu. 1989 yılında Türkiye’ye ilk kez gelecek olan sürekli form makinasının tanıtımları, faturada kullanılacağını, karbon kâğıtlarının ortadan kalkacağına dair Taksim’de bir otelde sunumu yapılmıştı. Bu teknoloji ile artık bobinden pakete, paketten bobine ve bobinden bobine baskıların olacağını 1989’da bitirme tezimde yer vermiştim. Tez için yararlandığım bütün kaynaklar yabancı yayınlardı. O dönemde sürekli form makinalar en çok Amerika’da yaygındı. Avrupa’da o kadar yaygın bir kullanımı yoktu. O günün şartlarında böyle bir işe kalkışmak kolay değildi. Bana ve mesleki hayatıma katkısı ise büyüktü. Dünyada neler olduğunu takip ederek, gelecekte bu tür faturaların olacağına ön görmemi sağladı. Faturalar sisteme dâhil olduktan sonra şirketlerin fatura kesme, depolama ve gönderme anlayışları değişti.

2010 yılından itibaren sürekli form baskı makinalarına ihtiyaç giderek azaldı. Çünkü artık dijitalleşiyoruz. Kredi kartlarından post makinalarıyla fatura alabiliyoruz. Elektrik, doğalgaz ve su faturaları dijital ortamlardan geliyor ve yine ödemeleri dijital olarak gerçekleştirebiliyoruz. Bundan 15 yıl öncesinde ise bu işler, sürekli form baskı makinaları ile yapılıyordu. O günden bu zamana baktığımızda teknolojik olarak baskı sektöründe inanılmaz bir ilerleme ve gelişme yaşandığını gözlemliyoruz. 1990’lı yıllardan sonra ofset baskı o kadar çok gündeme geldi ki, Türkiye’de dört, beş hatta altı üniteli baskı makinaları furyası çıktı. Ofset baskıya yönelik çok ciddi talepler vardı. Billboardlar eskiden 70 x 100 ebadında basılarak sonradan birleştirilirdi. Her birinin baskısı ayrı ayrı yapıldığı için 40 tane kalıp gerekirdi. En son birleştirme yaparken de kayma gibi sorunlar yaşanabiliyordu. Bütün bu sistemlerden sonra günümüzde billboardların ebatları büyüdü. Her şey dijitalleşmeye başladı. Dijital baskıda ebadı makinaya veriyorsunuz, sonsuz ölçüde baskı gerçekleştirebiliyorsunuz. Baskıları kişiselleştirebiliyorsunuz. 2005 yılından itibaren dijitalin yaygınlaşması hatta dünyada weblerin bile dijitale doğru kaymasından dolayı gazetelerin tirajlarında düşmeler oldu. Teknolojinin daha ilerleyerek basılı materyallerin bölgesel çıkması da beraberinde basılı yayınlarda yerelleşmeyi getirdi. Baskı tekniklerin gelişmesi ve internet çağının çığır açmasıyla bu teknolojiler daha da gelişim gösterecektir. Bu süreç içerisinde matbaa teknolojilerinin de hem eğitimde, sektörde, sanayide hem de ihracatta kendisini bu alana doğru yenilemesi gerekiyor.

Bugün Matbaa alanındaki birkaç profesörümüzden birisiniz. Bu kimliğinizle basım endüstrisine mesleki eğitimin katkısı ve sizin geçen dört yıllık profesörlük sürecinizde yaşadığınız süreçleri anlatır mısınız? Buna bağlı olarak Matbaa Mühendisliği bölümü çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?

Türkiye’de matbaa ile alakalı eğitim veren bir çok sayıda yüksekokul ve meslek lisesi var. Fakat bunların dört yıllık eğitimini veren Teknik Eğitim Fakültelerinin kapatılması ile birlikte bu bölümlerin ortadan kalmış olması sektörde üniversite-sanayi işbirliğinde nitelikli personellerin yetişmemesi sorununa yol açtı. Yaklaşık olarak 5 ila 6 yıllık süreç içerisinde yetişen gençlerimizin hem teknolojiyi bilmesi hem de dil eğitimi alarak bu alanda yeterli olması gerekiyor.

Matbaalarda kullanılan makinaların dili İngilizce ve teknolojinin gelişmesiyle üretim tesislerinde bilgisayar çağının en üstün teknolojileri kullanılıyor. Ciddi bir bütçe ayrılarak alınan makinelerle sanayiye yönelik ciddi bir yatırım yapan iş adamları, bu makinaları kullanacak yeterlik ve nitelikte personel bulamıyor olmanın sıkıntısını yaşıyor ve bu durumdan şikâyetçi olduklarını belirtiyorlar. Bunun çözümü de tamamen disiplinler arası olan matbaa teknolojilerinin kimyasına, mekaniğine, mekatroniğine, elektronik ve bilgisayar bilgisine sahip olarak yetişen gençlerin istihdam edilmesine bağlıdır.  Bu noktada sanayiye yatırım yapanların artık yüksek ses ile serzenişlerini ve taleplerini duyurmaları gerekiyor. Bu matbaa, etiket ve ambalaj sektörünün ortak bir sorunudur. Bu taleplerin nasıl karşılanacağına ilişkin İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Akın, ASD ve ESD’nin başkanları ve sektörün diğer temsilcileri ile bir araya gelerek bu sıkıntılar konuşuldu ve çözüm noktasında öneriler masaya yatırıldı. MATBAA & TEKNİK dergisi Genel Koordinatörü Akif Tatlısu da bu toplantıya şahitlik etti. 6 Milyar Dolarlık bir ihracatı olan sektör için yetişecek elemanların hangi yükseköğretim mevzuatı içerisinde, hangi dersleri alarak ve hangi yapıda olması gerektiği hususunda tartışıldı ve bir çözüme kavuşturma süreci hala devam etmektedir. Marmara Üniversitesi’nde 4 yıllık yüksekokul var fakat sektörün taleplerini karşılayama noktasında yetersiz kalıyor. Bugün Türkiye’de sadece İstanbul ilinde 50’ye yakın yabancı kökenli Matbaa Mühendisi unvanına sahip çalışan var. Bunlar Dolar bazında ücret alarak çalışmaktadır. Hatta milyon Euro ödenerek, makine üretilen ülkeden online olarak hatalar düzeltiliyor. Hataların ve sorunların çözüm süreçleri için ülkemizde sanayicilerin ödediği ciddi meblağlar var. Bu miktarları azaltmak, sektör içerisinde kullanılan elemanların kalitesini yükseltmek için yükseköğretimde de bir yapılanmaya ve modele gitmek gerekiyor. Bu model endüstri mühendisliği içerisinde bir ana bilim dalı ya da uygulamalı bilimler fakültesinde hayata geçirilebilir. Tamamen müfredatı değiştirip, öğrenim hayatının bir dönemi sanayi içerisinde uygulamaya yönelik bir sistem ortaya konulmalıdır. Bununla ilgili toplantılar devam ediyor. Eylül başında bir toplantı daha yapılacak. Gerekiyorsa Avrupa ya da Amerika’da bu mühendisliği veren bir kurum ziyaret edilerek neler yapılması gerektiğine yönelik bir beyanda bulunup raporlandırarak rektörümüze sunacağız.  Rektörümüzde YÖK Başkanlığı kanalıyla sanayicilerimizin taleplerini iletmiş olacaktır. Bunun neticesinde hayırlı sonuçlar almayı umuyoruz.

Türkiye’de 6 milyarlık ihracat içerisinde yer alan şirketler ağırlıkla Ankara, İzmir ve İstanbul’dadır. Özellikle en azından bu 3 ilde bu yönde eğitim veren köklü üniversitelerden bir tanesinde bu alana yönelik bölümün hizmet vermesi gerektiğine inanıyoruz. Matbaa sektörüne tamamen uyarlanabilecek, matbaa sektörünün bu eğitim materyalleri önüne konularak ve eğitim sistemi aşılarak endüstri 4.0’ın gerisinde kalmaması sağlanmalıdır. Günümüzde en önemli eksiklik budur. Endüstri 4.0’ı yakalayamazsak, şuan Avrupa Ülkelerinde işçilik maliyetlerinin yüksek olmasından dolayı ülkemize gelen matbaa işlerin birçoğunun bu şartları sağlayamadığımız takdirde tekrar başka ülkelere kayacağının bilincinde olmamız gerekir. 6 Milyarlık ihracatı 16 Milyarlara nasıl çıkartabileceğimizi ve kalifiye eleman nasıl yetiştireceğimizi sektör, üniversite ve sanayi bir araya gelerek bu yapılandırma içerisinde TOBB ve Mesleki Yeterlilik Kurumunu da dahil ederek bunların alt yapılarını hızlı bir şekilde oluşturmamız gerekiyor. Belli bir aşamaya geldikten sonra İstanbul Sanayi Odası ve İstanbul Ticaret Odası’nın bu işe katılımı ile ortak bir konsensüs oluşturarak eğitim alacak öğrencilere bir mecra açmak lazım.

“Endüstri 4.0 ile yeni bir sayfa açılacak”

Kurşun harflerden, kameralardan bugüne geçen bu dönem içinde sizi en çok etkileyen yenilik ne olmuştu? (CtP, dijital baskı, pdf, CIP4, makinelerin birbirileri ile konuşmasını sağlayan yazılımlar ya da Endüstri 4.0 veya bir başkası)

1985 ile 2015 arasında geçen 30 yıllık bir süreç var. Bu süre içerisinde birçok değişim yaşandı. Fotoğraf tekniklerinde negatif ve pozitif filmlerin makineye takıldığı bir dönemden, bugün cep telefonlarının bile fotoğraf makinelerinin yerini aldığı bir teknolojiye gelmiş durumdayız. Negatifler karta basılıp, karttan orijinal hale getirilerek filme alınması ve pozlanması ile elde edilen neticelerin şimdi tamamı cep telefonu ile çekilerek aynı online sistemlerle CtP’ye gönderebiliyor ve kalıba alabiliyorsunuz. Bu hem iş gücünü azalttı ve hata payını düşürdü hem de işleri hızlandırarak standartları yükseltti. Aynı zamanda maliyetleri düşürme noktasında avantaj sağladı. Sektör olarak Endüstri 4.0’a geldiğimizde bu hızı iki katına çıkartmış olacağız. Böylece çalışana ihtiyaç azalırken, çalışanların kalitesi ise en az dört kat artmış olacak. Öncelikle dil bilecek, elektronik bilgisayar iyi bilecek, kodlama dilini bilecek ve makinaların dilinden endüstriyel anlamda online anlayacak yeterlilikte personeller eğitilmesi gerekir. Uzaktan erişim sistemlerinden anlıyor olmak gerekecek. Bütün bunları halletmiş olmamız Endüstri 4.0’ı sektöre kazandırmış olmamız demek oluyor. Böylece ülkemizin önü de açılacaktır. Sektörün önü açılarak, ihracat yapan şirketlerimiz daha çok üretim yapabilecek konuma gelecekler. Bu da ülkenin kalkınmasında önemli bir etken olacak ve Avrupa Birliği ülkelerine geçmişte bağımlı kaldığımız birçok hadiseyi de ortadan kaldıracaktır. Ülkeyi savunma, ambalaj, baskı ve tekstil sanayisi olmak üzere her yerde bir adım daha önde görmüş olacağız.

Matbaanın önemine ve ne olduğuna dair yeterli bir algı yok. Bugün yaşam alanlarının hepsinde, günlük kullandığımız eşyalarda (kıyafet, cep telefonu, bilet ve birçok farklı eşyada) ve birbirinden farklı neredeyse her sektörde ve üretim aşamasında mutlaka matbaa vardır. Matbaanın olmadığı bir alan yok. Endüstri 4.0’a geçildiğinde bütün sektörlere öncü olarak arkasından sürükleyeceğine inanıyorum. Bu nedenle matbaacılık sektörü ölmez; gelişir, evrilir ve kabuk değiştirir. Buna öncü olmak bütün akademisyenlerin görevi olduğu kadar sanayide üretim yapan iş adamlarının da bunun arkasında olarak bu serüveni desteklemesini temenni ediyoruz.

Baskının geleceğinde neler öngörüyorsunuz? Dijital baskının geleceğe etkilerini değerlendirir misiniz?

2020 yılında drupa fuarında dijital baskı ve konvansiyonel baskının birleştirildiği tek bir model ile dünyaya tanıtım yapılacağını düşünüyorum. Bundan önceki drupa fuarlarında bu makinanın simülasyonları ve gösterimleri yapıldı. Konvansiyonel baskıların ambalaj baskıları açısından tipo baskılar gibi tamamen yok olacağına inanmıyorum. İnsanoğlu var oldukça, yemek ihtiyacı doğdukça, giyim ve yemekten vazgeçemeyeceği için ambalaj baskıların ömrü bitmeyecektir. Ambalaj baskıların bir sonraki drupa’da konvansiyonel baskılarla birleştirilerek buna çözüm bulunacağını düşünüyorum. Gelecekte artık her yerde billboard ve panolar görmeyeceğiz, teknolojinin ve sanal gerçekliğin gelişmesiyle her şey yansıtma ve ışıkla olacak. Eski ve geleneksel yöntemlerin yerine anında insanların görebileceği gerektiğinde dijital olarak billboardlara yansıyan online ağ sistemler (örneğin yürürken ilgi alanına göre cep telefonundan matbaa ile ilgili reklamların billboardlara yansıdığı, aynı anda geçen başka bir sürücünün ilgi alanına yönelik reklamında yine aynı billboard da yer aldığı reklam çalışmaları) olacak. Nasıl ki; trenlerin, otobüslerin ve uçakların içerisinde yapıştırma kağıt afişler yerine dijital küçük bir ekranda dönen reklamların şuanda olduğunu görüyorsak, birkaç yıl içerisinde (Endüstri 4.0’ı yakalamamız o açıdan çok önemli) facebook, instagram ve twitter gibi sosyal medya mecralarında gezinirken ilgi alanlarımıza yönelik reklamların önümüze geldiği mecralara gerek bile duymayacağız. Yolculuk ederken bulut sistemi ile havada reklam panoları şeklinde ilgi alanlarına göre değişecek dijital bir model ortaya çıkacaktır. 1985 yılında tipoda hurufat dizerken, telefon diye bir cihaz çıkacak ve elinizdeki bu cep telefonları ile hem fotoğraf çekip hem de baskı yapabileceğinizi söyleselerdi inanmazdınız. Şuanda da geleceğe aynı bakış açısıyla bakıyoruz ama Endüstri 4.0’ın hayatımıza girmesi, sanal gerçeklik ve hızla gelişen teknoloji bize gelecekte hayallerimizin ötesinde yenilikler sunacaktır. Endüstri 4.0’ı yakalayamadığımız takdirde tüm bu olacak yenilikleri Amerika, Avrupa ya da İsrail gibi yabancı ülkelerden temin etmek zorunda kalacağız. Bu konuda sanal gerçeklik, yapay zeka ve kodlama çok önemlidir. Zaman zaman reklamların ayaklarınızın altında bile olduğunu göreceksiniz ki, bunun örnekleri de var. Arabalarda kapıyı açtığınızda yere yansıyan gece görüşlü reklamlar var. Bu örnekte olduğu gibi ışık ve yansıtmanın gücü reklamda daha fazla kullanılacaktır. Bulut teknolojisi Endüstri 4.0 ile birlikte geçmişte yakalayamadığımız ve yetişmeye çalıştığımız sanayi devrimini, teknoloji bu kadar ilerlemişken ve çok fazla yetişmiş genç beyin varken yakalamak mümkün. Burada en büyük görev akademisyenlere ve sanayicilere düşüyor. Üniversite- Sanayi iş birliğini bu nedenle çok fazla önemsiyorum.

Dijitale 2005 ve 2006’lı yıllarda kimse yatırım yapmazken ve çok pahalıyken, bunu reddeden sanayiciler makine parkurunu yenilemeye ve bu değişime ayak uydurmaya çalışmadılar. Ne zaman ki 2009 yılında Almanya’da Heidelberg firması 8 bin kişinin çalıştığı ofset baskı makinaları fabrikasını Çin’e kaydırıp, ünite sayısını ikiye düşürünce bütün Türkiye’deki ofset baskı makinalarının temin edebilme maliyetleri düştü. (örneğin 1 milyon Euro değerindeki makine bu gelişmeden sonra 500 bine düştü) Sonrasında herkes aynı anda ofsetleri elinden çıkarırken dijitale yöneldi. Bu o zamanlarda çok pahalı ama şimdilerde artık normalleşmiş olduğunu görebilmekteyiz.

Yazılım, kodlama ve bilgisayar bilgisini arttırdığımız takdirde teknolojik yeniliklerin gerisinde kalmayacağımıza inanıyorum. Gelecekte her şey bulut sisteminde olacak. Dijital depolama sistemleri bulut teknolojileri ile yapılıyor. Bu işin eğitime dönük paydası da var. Eğitim sistemindeki öğretmenler, öğretim görevleri ve akademisyenler ellerine not olarak ders anlatmaktan vazgeçmelidir. Gelecek teknolojileri anlatacak ve konvansiyonel teknolojilerle birleştirecek ve öğrencilerin dikkatini çekecek görsel tasarımlı online sistemler ile ders anlatmalılar. Kendini geliştirmeyen eğitimcilerin sistem dışında kalmaları lazım…

“4 yıllık basım yayın teknolojileri eğitimi için ilk adım atıldı”

Türk basım endüstrisinin yeniliklere adaptasyonu ve yeniliklerin Türkiye’de de yer bulması konusunda görüşleriniz nelerdir?

Artık dünya bir köyden ibarettir. Geliştirilmiş ve üretilmiş makinaların yeni baştan taklidini yapmaktan ziyade o makinada kullanılan programların ve seri üretimi esnasında ihtiyaç duyduğumuz yazılımların kodlama sitemi ile Endüstri 4.0’a uygun halde bu işleri yapabilecek beyinler yetiştirmemiz gerekiyor. Başka alanlara yönelip bunu yapmadığımız takdirde, o makinelerin sistemini ve kodlamasını yapmak çok daha elzem olacak.  Yazılımları ve o makinada kullanılan programları güncelleyip, uzaktan yükleyerek müdahale etmek, günümüzün teknolojisi olan sanal gerçekliği eğitim modeli içerisinde uygulayarak bütün gelişmeler bu sistem üzerinden takip edilmelidir. Global dünya her şeyin bir tık uzaklıkta olduğu bir sistemde bütün bunları birbirine bağlayarak ürettiğiniz sistemin ya da yazılımın bütün ortak mekanizmalarda yazılımını oluşturabilmeyi zorunlu tutuyor.

Sürekli kendini yenileyebilen ve geliştirebilen uydu gönderiyoruz. Bu uyduların içerisindeki yazılımlar ve materyallerde de matbaa var. Her sektörün içerisinde olduğu bu yapıyı daha verimli kullanabilmenin yollarını aramalıyız. Akademisyenlerin, sanayicilerin ve ülkenin kalifiye eleman yeterliliğini belirleyen ve yetki veren kurumların, ticaret odaları ve sanayi odalarının bir araya gelerek kısır döngüler içerisindeki yönetim tartışmaları yerine, kalifiye kişileri sektöre entegre ederek üretime destek sağlayabilmek için en önemli iş eğitim sistemini oluşturmaktır. Bunun yolu da yeterli ve donanımlı kişiler yetiştirerek bunları sektöre kazandırmaktan geçiyor.

Şuanda bu alt yapının var olduğundan bahsedebilir miyiz?

Akademik, sektör, sanayi ve belgelendirme olarak şuanda bu alt yapı var. Gelişmişlik düzeyi ve teknoloji tarafından baktığımızda da bir alt yapı olduğunu söyleyebiliriz. Fakat tüm bu unsurları harmanlayarak bir araya getirecek, birlikten güç doğmasını sağlayacak bir el yok. Bu noktada itici bir güce ihtiyaç var. Herkesin kendi önceliklerini bir tarafa bırakarak; eğitimcinin, sanayicinin ve belgelendirmeyi verenlerin arkadaşlık ya da siyasal ilişkilerinden soyutlanarak bir araya gelip, teknolojinin gittiği yeri belirleyip, o yönde kalifiye ve kaliteli elemanlar yetiştirmek için kurallar ve kurumlar oluşturmak lazım. Bunun da ilk adımını İstanbul Üniversitesi ve sektör olarak bir araya geldiği toplantı ile atmış bulunuyoruz. Toplantıdaki konular netlik kazandıktan sonra sektördeki herkes toplantılara katılım sağlayacaktır.

Son olarak 6. Matbaa Teknolojileri Sempozyumu’ndan bahseder misiniz? Bu sempozyumun Türkiye’de baskının gelişimine yapacağı katkı için neler söylersiniz?

Matbaa Teknolojileri Sempozyumu’nun 6.’sını gerçekleştireceğiz. İlkini 2003 yılında hayata geçirmiştik. Sektörü, sanayicileri, öğrencileri ve akademisyenleri tek bir payda da buluşturan sempozyum ücretsiz olarak düzenlenmektedir. Akademisyen kendi yetkinliklerini ve yeteneklerini ortaya koyma fırsatı yakalıyor. Sektördeki gelişmeleri ve yenilikleri anlatan firmalar bu kapsamda üretilen yeni ürünlerini hem akademisyenlere hem de sektöre tanıtıyorlar. Yurtdışında katılım her yıl olduğu gibi bu sene de olacak. Bunların yanında çağrılı konuşmacılarımız da olacak. Gelecekte ambalaj ve etiket teknolojilerin kalacağı bu alanlarla bu sistemler yürüyecek. İnsanlar ambalaj, etiket ve matbaayı birbirinden ayırıyorlar. Her sektörün kendine yönelik bir payı var ama unutulmamalıdır ki; etiket sektörü de ambalaj sektörü de matbaa teknolojisini kullanıyor. Ambalaj Fuarı içerisine bu sempozyumu monte etmemizin önemli bir sebebi var. Ambalaj, etiket ve matbaanın aslında iç içe olması nedeniyle Uluslararası Matbaa Teknolojileri Sempozyumu’nun fuarın içerisinde olmasını istedik. Ayrıca sektör ile ilgili sorunları kendi aramızda tartışmamızın sanayiye bir faydası olmadığı için bu sempozyumu sektörden ayrı düşünmedik. Amacımız etiket, ambalaj ve matbaa sektöründeki sorunlara dikkat çekmek ve sektörün gelişim gösterebilmesi adına yeniliklerin nabzını tutmaktır. Geçtiğimiz sempozyumda birçok matbaacının sektördeki sorunlara dair çözüm noktasında istişare altığı bir platform oldu. Sektördeki tüm önemli STK, vakıf ve kuruluşların başkanları sempozyumda önemli konuşmalar yaptı. Dünyada ilk kez bu kadar kapsamlı Matbaa Teknolojileri Sempozyumu’nu yapmış olmanın da haklı gururunu yaşıyoruz. Bu sempozyumda Orhan Sevindik hocamızın çok katkıları var, kendisine ayrıca teşekkür ediyorum.

 

#ErdoganKose #Matbaa #MatbaaEgitimi #IstanbulUniversitesi #BasimYayinTeknolojileri #IstanbulUniversitesiCerrahpasa #MeslekYuksekOkulu #Muhendis #MatbaaMuhendisi #BasimMuhendisi #AmbalajMuhendisi #AltinciMatbaaTeknolojileriSempozyumu #MatbaaTeknik #BirMatbaaTeknikVar #MatbaaSempozyumu

The post “Matbaacılık sektörü ölmez; gelişir, evrilir ve kabuk değiştirir” appeared first on Matbaa Teknik.

Technotrans’dan Ankara Çıkarması

$
0
0

Yayın matbaalarımızın en önemli iki işletmesi, Ankara’nın yenilikçiliği kendine prensip edinmiş iki matbaası Tuna Matbaa ve Ertem Basım web baskı makineleri için Technotrans mürekkep pompaları kurulumlarını tamamladılar. Technotrans Türkiye temsilcisi Bakon Mühendislik tarafından yapılan kurulumlar iki matbaada toplamda 2 kilometrelik bir hatta ulaştı.

Tuna Matbaa ve Ertem Basım bünyesinde montajları tamamlanan Technotrans Mürekkep Sistemleri dahilinde yeni nesil pompalar kurularak toplamda 2 kilometre uzunluğunda tesisat hattı ile matbaalara teslim edildi.

Yayın gruplarında sezon hazırlıkları sürerken Ankara dahilinde kurulan heatset baskı makinelerine mürekkep transferi sağlayacak sistemler de gündeme alındı. Bu süreçte makine üreticilerinin de orijinal donanımlarına dahil olan Technotrans Sistemleri Türkiye disbrütörü Bakon Mühendislik tarafından montajları tamamlanarak matbaalara teslim edildi.

Tuna Matbaa bünyesinde 4 farklı makine birimine 250 metre x4 adet yani toplamda bin metre boru tesisatı ve 12 pompa ile aynı matbaa içindeki en büyük sistem kurulmuş oldu. Ertem Basım’da ise yine bin metre boru tesisatı ve 8 adet pompa ile en geniş matbaa alanı ve makine parkuru dahilinde sistemler teslim edildi.

Tuna Matbaa’da 2. Nesil Yönetimde

Tuna Matbaa Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Yıldırım, oğlu Tuna Yıldırım’ı  tanıştırırken birçok teknik konuda matbaada kontrolü Tuna Bey’e devrettiğini aktarıyor. Makine ve teknik donanımlar, montajlar ve devreye alma süreçlerini takip eden Tuna Yıldırım, en verimli ve problemsiz sistemleri tayin ederek satın alma süreçlerinde de matbaanın yönünü belirliyor. Tuna Matbaa dahilinde yöneticilerin, son derece hassas ve simetri odaklı tutumları dolayısıyla tüm makine mürekkep tesisatları tamamen orijinal Technotrans ekipmanları kullanılarak ve hem matbaanın hem de baskı makinelerinin pozisyonları dikkate alınarak nizami ve görüntü kirliliği oluşturmayacak şekilde organize edildi.

Ertem Basım’a 20 Yıl için teşekkür…

Ertem Basım ve Bakon Mühendislik işbirliği 20 yıl öncesine dayanıyor ve bu süreçte 3 farklı konfügirasyon ile mürekkep tesisatı montajı gerçekleşti. Tamer Yenibeken, “Bakon Mühendislik olarak yeniden Ertem Basım bünyesinde bir projede tercih ediliyor olmamızdan ötürü öncelikle Mustafa Ertem’e ve tüm ekibine teşekkür ediyoruz. Yeni baskı makinesi yatırımları ile birlikte montajı yapılan  Technotrans pompa ve tesisatları, matbaanın her metrekaresi ile ilgilenen ve tüm teknik konuları yakından takip eden Mustafa Ertem tarafından tercih edildi” diyor.

Ertem Basım’da tüm projelerin, yatırımların ve iş geliştirme sistemlerinin verimlilik ve kalite odaklı olmasının ardında Mustafa Ertem imzasının olması işletmenin nasıl bu denli geliştiğini açıkça ifade ediyor. Yoğun bir sezona başlayan matbaada makine yatırımların tamamının üst düzey donanım ve aksesuara sahip versiyonlarla yapılmasıyla sezon sürecinde hiçbir detay şansa bırakılmıyor.

Technotrans Merkezi Mürekkep Sistemleri Web grupları için son derece önem arz eden bir birim olmakla beraber, ünite sayısı fazla olan tabaka baskı matbaaları için de gerekli bir ünite olarak değerlendiriliyor. Soğutma ve mürekkep sistemleri alanında ki en büyük üretici olan Technotrans’ın globalde en büyük ilk üç bayisinden biri olan Bakon Mühendislik A.Ş. Türkiye’de 300‘ün üzerinde pompa kurulumu ve toplamda 30 km uzunluğunda boru tesisatı montajıyla matbaacıların  bu alanda en çok tercih ettiği ekip oldu.

#TunaMatbaası #ErtemBasim #TunaYildirim #MustafaErtem #WebOfset #Technotrans #Bakon #MurekkepBesleme #TamerYenibeken

The post Technotrans’dan Ankara Çıkarması appeared first on Matbaa Teknik.


Koenig & Bauer 4.0 – Video Haber

Contiweb Formalizes Independence on 40th Anniversary

$
0
0

Contiweb, a renowned specialist in state-of-the-art technologies for advanced drying and web-handling products for printing, today announces that it is officially operating as an independent company.

The formalization of its independence, which coincides with the company’s 40th anniversary, sees Contiweb further cement its position as a leader in web offset solutions and continue to enhance its offering in the digital market as well as the label and packaging sector. Previously a subsidiary of Goss International, which has now merged with manroland web systems, Contiweb will continue to operate under ownership of American Industrial Partners (AIP), an investment company focused on building middle market industrial companies.

“Over the past 40 years, we have built a reputation as a frontrunner in web offset thanks to our innovative result-led solutions. These include the Contiweb Ecoset dryer that provides our customers with production reliability with incredible energy efficiency, and more recently, the Contiweb Thallo web offset packaging press. With the flexible packaging market continuing to grow at a steady pace, we believe that the press’ distinctive production capabilities will play a vital role in expanding our customer base and fortifying our foothold within this sector.”“We are excited to be celebrating this double milestone,” says Bert Schoonderbeek, Managing Director at Contiweb. “Beyond enabling us to continue to develop cutting-edge solutions that provide the best answer to our customers’ challenges, this new direction will also allow us to drive brand awareness across the globe and form close partnerships with our customers, suppliers and our diverse group of OEM partners, including Goss and manroland.

Comprehensive Customer Care and Dedicated Worldwide Dealer Network

Over four decades, Contiweb has developed a wide range of business-enhancing tools and services to optimize productivity and propel the competitiveness of its customers operations. These include a global 24-hour parts delivery and help desk, providing customers with around-the-clock service to maintain uptime and increase throughput.

Commenting on the impact that Contiweb’s independence will have on customers, Rutger Jansen, Director Sales at Contiweb, explains: “This announcement sees our service and communication channel remain unchanged for both existing and new customers. We will continue to liaise directly with European and American businesses and strengthen our relationships with customers beyond this region via the creation of a global sales and service network.”

Comprising of well-established print suppliers, the network will continue to drive sales of Contiweb’s innovative web offset, digital, label and packaging and web finishing solutions as well as provide customers with comprehensive support and training.

Schoonderbeek concludes: “We would like to congratulate both Goss and manroland on their merger and particularly thank Goss for its constant support over the years. We look forward to nurturing this long-established relationship in a new capacity.”

 

#Contiweb #RutgerJansen #Goss #BertSchoonderbeek #AmericanIndustrialPartners #WebOffset #Matbaa

The post Contiweb Formalizes Independence on 40th Anniversary appeared first on Matbaa Teknik.

Heidelberg Piyasaya Güven Veriyor

$
0
0

Temmuz 2018 sonu itibariyle Faruk Ekinci’den Heidelberg Türkiye Genel Müdürlüğü görevini devralan ve Heidelberg Türkiye’de on altı yıldır görev yapan Selkut Engin, göreve gelmesi ardından ilk röportajı için dergimizi ağırladı ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Uzun bir sohbetti. Merak ettiklerimizi merak edildiğini bildiklerimizi Engin’e sorduk. Kendi cümlelerimizi çıkardık. İşte Engin’in ağzından tüm merak edilenler; iyi okumalar.

Göreve başlama

“Görev devri çok kısa zamanda yaşanan bir süreç değil. Ben zaten on altı yıldır Heidelberg’te şirketin birinci derece imza yetkilisi olarak çalışıyorum. Faruk Beyle şirketi müşterek imzamızla temsil ediyorduk. Şirketin bütün karar alma, idari ve finansal süreçlerinde, lojistik uygulamalarında, fiyatlamalarında, müşteri finansmanında görev alıyordum. Hem Türkiye’de hem de Doğu Avrupa bölgesinde finansman modelleri konusunda da çalışmalar yapıyordum. O yüzden şirketin hem ürün portföyüne, hem de stratejilerine uzun yıllardan beri hakimim. Bu sebeple bir devir süreci yaşamadık. Ben görevi devralmakla sadece mevcut durumu farklı bir unvan ile süreci devam ettirme durumundaydım.”

…ve ardından gelen kriz

“Tabii benim görevi devralmamla birlikte Türkiye finansal bir kriz sürecini girdi. Her ne kadar bunu kriz olarak adlandırmasak da herkesin gördüğü gibi kur Nisan ayından bu yana %53 değişikliğe uğradı. Türkiye diğer gelişmekte olan ülkelerden ayrıştı. Globalden bakıldığında da bu bizim tüm tedarikçilerimizi tedirgin etti. İlk göreve geldiğimde bu tedirginliği yurtdışında gidermek adına görüşmeler yapmaya başladım. Bunun dışında kendi içimizde de çalışma arkadaşlarımızla beraber bütün birimlerin katılımı ile şeffaf, iletişime açık bir çalışma gurubu oluşturduk. Her pazartesi toplantılar yapıyoruz. Bir dalga üzerimize geliyor. Biz de kendimizi bir sörfçü gibi düşünerek ya dalganın üzerine çıkıp dalgaya kapılmadan bu durumu keyif aldığımız bir işe dönüştüreceğiz ve bu dalganın altında kalmayacağız kararı aldık. Son olarak da bir stratejik toplantı gerçekleştirdik. Bu toplantıda mevcut durumumuzu ortaya koyduk ve müşterilerimize nasıl yardımcı ve faydalı olabilirizi aradık. Risklerimizi ve fırsatlarımızı ortaya koyduk. Kendimize hedefler koyduk. Bununla ilgili stratejilerimizi belirledik. Satış politikalarımızı ve tahsilat ve borçlanma stratejilerimizi belirledik. Sonunda bir aksiyon planı belirledik, gerekli arkadaşlarımızı görevlendirdik. Şimdi hedefimiz Türkiye ekonomisine ve sektöre Heidelberg’in gücünü arkamıza alarak bu kriz ortamında nasıl destek olabiliriz? Onlara destek olurken kendi pazar payımızı ve ciromuzu nasıl artırabiliriz? Sorularına çözümler üretmek.

Ben bu krizi biraz da psikolojik de görüyorum. Güven ile ilgili. Dünyada çok para var. Para ile ilgili bir sıkıntı yok. Türkiye’nin dış borcuna baktığınız zaman refinansmanı yapılabilecek bir miktar. Türkiye 1800’deki Ramazan Kararnamesinden bu yana hiç morotoryum ilan etmemiş. Hep borcunu ödemiş. Yatırımcı sadece güven ve istikrar arıyor. O hissedildiğinde o para Türkiye’ye gelir. Türkiye’de olan güzel şeyler de var. Avrupalı da farkında. Bu iş yoluna girer diye düşünüyorum. Yeter ki devlet sektöre destek versin.”

Abonelik modeli hakkında

“Bu modelin felsefesi yanlış anlaşılıyor. Bizim hedefimiz makine satan değil çözüm satan şirket olarak devam ettirmek. Danışmanlığıyla, yazılımları ile malzemesi ile ekipmanı ile müşterisinin verimliliğini yükseltecek, müşterinin işini anlayacak, müşterinin müşterilerini analiz edecek ve onların daha rekabet edebilir noktaya nasıl getirebilirimi düşünecek modeli kurmaya çalışıyoruz. Müşterimin çözümünün bir parçası olacağım. Ve onun daha yüksek verimle daha rekabetçi, maliyetini düşürücü, daha fazla üretim yapmasını sağlayacak bir model oluşturduk. Dünyada OEE (toplam makine verimliliği) ne baktığımızda yüzde yirmi dokuz OEE katsayısı görüyoruz. Otomotiv sektöründe bu rakam yüzde yetmiş beşin altına düştüğü zaman üretici hattı kapatıyor. Demek ki konu makine değil, konu verimlilik. Bizim hedefimiz müşterilerimize bu modelle know how vermek. Finansman vermek değil. Daha fazla baskı yapmalarını daha fazla üretim yapmalarını daha verimli üretim yapmalarını, daha ucuz üretim yapmalarını sağlamak. Abonelik modeli müşterisinin de bu vizyonda olması gerekiyor. Heidelberg’i bir finansman tedarikçisi olarak görmemesi gerekiyor.”

Yeni model Fire2Click

Şu anda abonelik modelinin dışında bir de Fire2Click dediğimiz başka bir modelimiz daha var. Bu modelde Heidelberg’in kendi finansmanı ile dijital ve baskı öncesi makineleri satıyoruz. Bu tamamen benim projem. Projenin bütün araçlarını da ben oluşturdum. Uygulamasını kendim yaptım ve bununla ilgili Doğu Avrupa’da eğitimler verdim. Tüm Doğu Avrupa ve Avrupa’da uygulanmaya başladı. Fire2Click; kalıp anlaşması ile beraber makine finansmanı, dijital anlaşması ile beraber makine finansmanı demek.  Bu modelde bizim borçlanma maliyetlerimiz, hizmetler ve müşterimize vermiş olduğumuz destek çok önemli. Sağladığımız avantaj şu, müşteriye kredi arattırmıyoruz. Malzeme garantisi alarak makineyi veriyoruz. Bu yıl beş tane CtP hedefimiz vardı birini de büyük bir gurupla gerçekleştirdik, daha sonra açıklayacağız. Dijitalde de beş tane hedefimiz var. Türkiye’de bankaların şu anda leasingleri fonlayamamasından dolayı oluşan bu durumu Almanya’nın kaynaklarını kullanarak bir fırsata çevirmeye çalışıyorum.”

Abonelik modeli herkes veya her makine için mi?

“Abonelik modelinin geçerli olmadığı durumlar var tabii ki. Çünkü bu model her matbaa ya da her proje için geçerli olamıyor. Bizim için yükümlülüğü çok fazla. Bizim elimiz sürekli matbaa üzerinde, sürekli olarak matbaaya danışmanlık veren, takip eden bir ekip bulundurmak zorundayız. Geçerli olmadığı durumlar içinse her zamanki gibi devam edeceğiz. Abonelik modeli dışında kalan ekipman satışımız büyüyerek sürüyor. İkinci elde ciddi bir şekilde varlığımızı sürdürüyoruz. Bunun için ayrı bir ekibimiz var. Ayrıca tüm satış ekibi de bu konuda çalışma yapıyorlar. Diğer yeni makineler içinse çalışmalarımız leasing partnerlerimizle birlikte makine satmaya devam ediyoruz. Çünkü her matbaanın bu modele uygun olmasını bekleyemeyiz. Şirketin filozofisine uymayabilir. Avrupa’da da karşılaştığımız gibi matbaacı kendi geliştirdiği bir mâlî model sahibi olabilir. Abonelik modeline katılmak istemeyebilir. Biz bu modelle çok büyük bir sorumluluk alıyoruz. Verimliliği yükseltmek bizim sorumluluğumuzda. O yüzden yurtdışından teknik danışmanlar getiriyoruz. Palet yüklemeden tutun da CtP’nin konduğu odanın makineye mesafesine kadar tüm detayları inceliyor ve istenildiği gibi olmasını talep ediyor. Tüm süreç denetleniyor, yönlendirme yapılıyor. Verimlilik anlamında gereken her şey yapılıyor. Abonelik modeli içinde çok varyasyon var. Finansal mühendislik gerektiren bir iş. Esnek bir model ve yeni finansman şekilleri bulmanız gerekiyor. Ben de Türkiye’de bunu yapıyorum.”

Yeni dönemde hedefler

“Başta bahsettiğim gibi planımız yaptık. Pazarlama aktivitelerimizde bir kısıtlama olmayacak.  Kriz çıktı hemen tasarruf edelim anlayışına sahip değiliz. Krizi uzun vadeli görmüyoruz. Uzun vadeli de olsa biz bu ülke içindeyiz. Desteğimizi sürdürmek isteriz. Aktivitelerimiz artarak devam edecek. Kriz den çıkmanın bir yolu da bu. Teknolojik olarak sürekli yenileniyoruz. Çalışanlarımıza yatırım yapmaya devam ediyoruz. Çalışan eğitim giderlerini kısmıyoruz. Eleman çıkarmıyoruz tam tersi yeni alımlar yapıyoruz.”

Heidelberg dijitale gidiyor… mu?

“Heidelberg dijitale gidiyor denince zannediliyor ki biz her şeyi dijitale çevireceğiz tüm makineler dijital olacak. Dijital transformasyon makine bazlı bir motto değil. Tamamen bir bakış açısı ve yaklaşım. Dijital dönüşüm demek müşteri beklentilerine göre esnek bir yapı oluşturmak bu esnek yapıyı en hızlı ve en ucuz şekilde sağlamak ve çözüm sağlamak. Heidelberg de dijital transformasyon ile çözüm üretiyor sadece makine değil. Makine deyince bir bakalım; Heidelberg dijital baskı alanında baktığımızda neler üretti? Labelfire’ımız var. Gerçekten de başarılı oldu. Şu anda 24 kurulu makine var. Primefire’ımız var. Bizim bölgemiz olan Doğu Avrupa’da üç kurulu makine var. Dördüncüsü geliyor. Heidelberg dijital makine üretme konusunda çalışıyor, bu pazarda var. Tabakada Primefire, etikette Labelfire ve Smartfire bir de giriş seviyesi Versafire makinelerimiz var. Heidelberg’in dijital sistemleri tamamen tamamlayıcı ve müşteriye maliyet avantajı getiren sistemler.”

Mesajınız var

“Çok iyi bir ekibimiz var. Heidelberg sektöre inanıyor, geleceğe inanıyor. Türkiye’nin geleceğine inanıyor. Almanya da bize destek vererek hizmete devam etme sözümüzün arkasında duruyor.16 yıldan beri sağlam stok yapısı ve iyi bir ekip ile hizmet veriyoruz. Vermeye devam edeceğiz. En iyi ürünleri en verimli biçimde sunma gayretinde olacağız.”

Finansmancıdan Ekonomi dersleri

İthalatçısınız. Bu malı dövizle alıyorsunuz. Bu ticareti zarar görmeden yürütmeye çalışıyorsunuz. Dışarıda çok acımasız bir rekabet var. Biz Heidelberg olarak kurumsal bir şirketiz. İki denetçi firma ve Heidelberg tarafından yılda iki kere denetim geçiriyoruz. Bizim illegal bir işimiz olamaz ve zararına da bir iş yapma şansımız olamaz. Çünkü çok düşük marjlarla çalıştığımız için kur farknı taşıma gibi bir gücümüz de marjımız yok. %25 kârla çalışan bir ithalatçı yok ki %53 farkın onunu ben karşılayım da yüzde onbeşe razı olayım diyebilsin. Biliyorsunuz malzeme piyasasında vade altı aya uzadı. Malzemeci beş buçuk liradan kestiği faturayı altı ay vadeli 1 Ağustos’ta beşbuçuk liradan kesilen fatura şu anda Martta kur dokuz da olsa on da olsa tahsil edecek. Zaten kur farkından çok büyük zarar etti. Bu zararı ne kadar zamanda çıkarır bilemiyoruz. Sadece alacak finansmanı yapmıyorsunuz, Alacak stoğunu da finanse ediyorsunuz. Altı ay vade ile veren iki da stok finanse ediyor. Bu işin hem kur farkı var hem faiz maliyeti var. Elde ettikleri küçük marjlarla belki orada matematik yapmıyorlar sermayeden kaybediyorlar. Şu anda hala uzun vadelerle mal vermeye devam eden şirketler var ama bence onlar intihar ediyorlar. Euro kredi kullanamazsınız, yasak. TL kredi kullanacaksanız faiz %45. Altı ay vadeli mal verip %45 ile borçlanıyorsan altı ay vadede yirmi iki buçuğu kazancının içine koymak zorundasın. Yüzde on beş de kendi marjın olsa yüzde otuz yeri buçuk eklemen gerekiyor. Bu sebeple altı ay vade piyasada kalıcı olmayacaktır.

İç piyasada çalışan ihracatı olmayan firmaların durumu zor. Şirketlerine öz kaynak koymaları gerekecek. Sermaye koymadıkları halde devam edemezler. Zaten bu kriz hiç kimse müdahale etmese 120 günde düzelecek bir kriz. Dünyada tüm krizler için 120 gün kuralı vardır. Hiç müdahale etmezseniz 120 günde o çalkantı durur. Şirket kâr da eder zarar da eder. Kâr zarar şirketi batırmaz. Likiditesiz kalmak batırır. Likidite demir toptur. Ayağına düşürürsen ayağını kırarsın. Şimdi o demir topu elinde tutabilenler yani tedarikçinin kâğıtçının parasını ödeyebilen çalışanların maaşlarını ödeyebilen ayakta kalır. Bunu sağlayamayan firmalar tabii ki yok olacak.

 

#HeidelbergTürkiye #Heidelberg #SelkutEngin #Matbaa #Baski #finansman #AbonelikModeli #Fire2Click #OEE

The post Heidelberg Piyasaya Güven Veriyor appeared first on Matbaa Teknik.

Viewing all 78 articles
Browse latest View live